PEYGAMBERİN GELİŞİNİN MÜJDESİ

Share

Kitap Ehli’nden bilgili kişiler, Muhammed aleyhisselam’ın gelişinden önce bile, Yüce Allah’ın Elçilerinin sonuncusunun yakında gelişini şahitlik ettiler ve duyurdular. Kuran bu kişileri bildiriyor:

ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَـٰهُمُ ٱلْكِتَـٰبَ مِن قَبْلِهِۦ هُم بِهِۦ يُؤْمِنُونَ. وَإِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِهِۦٓ إِنَّهُ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّنَآ إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلِهِۦ مُسْلِمِينَ

«Bundan önce kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (içinde öyleleri vardır ki) buna da iman ederler. Onlara Kur’an okunduğu zaman, “Ona iman ettik, şüphesiz o rabbimizden gelmiş gerçeğin kendisidir. Esasen biz bundan önce de rabbimize boyun eğmiştik” derler.».

Kur’an-ı Kerim, Kasas, 28:52-53.

Ve Cenab-ı Hak, Kitap Ehli’nden bilenler hakkında şöyle buyurmaktadır:

ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَـٰهُمُ ٱلْكِتَـٰبَ يَعْرِفُونَهُۥ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَآءَهُمْ ۖ وَإِنَّ فَرِيقًۭا مِّنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ ٱلْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

«Kendilerine kitap verdiklerimiz onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de içlerinden bir grup bile bile gerçeği saklıyorlar.»

Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:146.

Ve Cenab-ı Allah Kuran’da onları tarif ederken, Resulullah aleyhiselem’e indirileni işittiklerinde ağladıklarını söylüyor:

وَإِذَا سَمِعُوا۟ مَآ أُنزِلَ إِلَى ٱلرَّسُولِ تَرَىٰٓ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ ٱلدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا۟ مِنَ ٱلْحَقِّ ۖ يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱكْتُبْنَا مَعَ ٱلشَّـٰهِدِينَ. وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَمَا جَآءَنَا مِنَ ٱلْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ ٱلْقَوْمِ ٱلصَّـٰلِحِينَ

«Peygamber’e indirileni dinledikleri zaman hakikate dair bilgileri bulunduğundan dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: “Rabbimiz! İman ettik, bizi hakka şahitlik edenlerle beraber yaz.”«

Kur’an-ı Kerim, Mâide, 5:83.

Muhammed sallalahu aleyhi ve sellem’in ortaya çıkmasından kısa bir süre önce, Kitap Ehli’nden alimlerin, peygamberin yakında çıkacağını nasıl duyurduklarına dair birçok örnek vardır.

Her zaman bir hocadan diğerine geçerek doğru yolu arayan Selman el-Farisi’nin (Allah ondan razı olsun) hikayesini pek çok kişi bilir. Son öğretmeni, o zamanlar hala tek tanrılığa bağlı olanlardan bir Hıristiyan keşişti ve ölüm ona yaklaşırken, Selman şimdi ne yapması, nereye gitmesi ve kimden öğrenmesi gerektiği konusunda talimat istedi. Keşiş ona dedi ki: «Vallahi, bizim yolumuzdan giden kimseyi bilmiyorum ki sana tafsiye edeyim. Fakat mukaddes topraklardan (el-haram) çıkacak olan Peygamberin zamanı gelmiştir ve iki volkanik ova arasında yer alacak araziye, hurma ağaçlarının yetiştiği tuzlu bataklıklar diyarına hicret edecektir. Açık işaretleri olacak. Kürek kemiklerinin arasında peygamberlik mührü olacak ve hediye edileni yiyecek, sadaka olarak verileni yemeyecek. Bu topraklaravarabilirsen, o zaman yap, çünkü onun zamanı geldi.

Ahmad (5/441), et-Taberani (6065) tarafından rivayet edilmiş el-Albani, As-silya as-sahih’te sahihliğini teyit edilmiştir (894).

Daha sonra Selman el-Farisi, Medine’ye nasıl geldiğini ve köleliğe düştüğünü ve sonunda Yüce Allah’ın lütfuyla Medine’ye nasıl geldiğini anlatıyor.Hz. Peygamber (ﷺ) Medine’ye hicret ettikten sonra, Selman onunla karşılaştı ve ona sadaka olarak yiyecek verdi. Ancak Peygamber (ﷺ) onu yemedi. Sonra Selman ona hediye olan yemeği ikram etti ve Peygamber (ﷺ) onu yemeye başladı. Sonra Selman, kürek kemiklerinin arasındaki peygamberlik mührünü görünce hemen Müslüman oldu.

Başka bir örnek Herakleios’un hikayesidir. Herakleios, Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) imparatoruydu. Dini bilen ve kutsal yazıları inceleyen bir adamdı ve zamanı geldiği için son peygamberin yakında çıkacağını biliyordu. Bu nedenle, o sırada henüz iman etmemiş olan Ebû Süfyan ile bir grup Arap’ın Şam’da ticaret için bulunduklarını duyunca, onları kendisine davet etmelerini emretti. Ebu Süfyan’ın kendisi o zamanlar daha Peygamber (ﷺ)’in düşmanıydı. İmparator Herakleios onlara Peygamber hakkında sorular sormaya başladı ve Ebu Süfyan bu sorulara cevap verdi. Ve konuşmasının sonunda Herakleios şu sözleri söyledi:

«Eğer söylediğin doğruysa, ayaklarımın altındakine (yeryüzü) sahip olacak olan Peygamber budur.»

Nitekim Peygamberimiz ﷺ’in vefatından bir süre sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun tamamı Müslümanların, müminlerin eline geçti.

Ve Herakleios devam etti:

«Gelmesi gerektiğini biliyordum ama sizden birirnn olacağını tahmin etmemiştim ve ona ulaşabileceğimden emin olsaydım ayaklarını yıkardım.»

El-Buhari (7), Müslim(1773).

Bir başka delil de Peygamber Efendimiz ﷺ’e iman eden Medinelilerin kıssasıdır. Onları İslam’a dönmeye motive eden şeylerden bahsettiler. Elbette İslam, ancak Cenab-ı Hakk’ın rahmeti ve O’ndan bir hidayet ile kabul edilir. Ancak sebep neydi? Medine Yahudilerinden duydukları. Ensar’dan kimseler dediler ki: «Biz putlara tapan müşriklerdik ve onlar (Yahudiler) kitap ehli idiler. Bizim sahip olmadığımız bilgilere sahiplerdi. Ve aramızda her zaman çatışmalar oldu. Ve onlara bir tür sıkıntı verdiğimizde, «Yakında çıkacak olan peygamberin zamanı geldi ve Emer halkı Aditler’in yok edildiği gibi sizi de onunla birlikte öldüreceğiz» dediler. Ve onlardan bu tehditleri çok sık duyduk. Ve Cenab-ı Hak Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderdiği zaman, o bizi Allah’a çağırdığında, çağrısına icabet ettik. Bunun, Yahudilerin bizi tehdit ettikleri Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğunu öğrendik, onlardan önce ona koştuk, biz ona inandık, onlar inanmadılar.»

İşte bu vesileyle Kuran’daki şu ayet nazil olmuştur:

وَلَمَّا جَآءَهُمْ كِتَـٰبٌۭ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ مُصَدِّقٌۭ لِّمَا مَعَهُمْ وَكَانُوا۟ مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَلَمَّا جَآءَهُم مَّا عَرَفُوا۟ كَفَرُوا۟ بِهِۦ ۚ فَلَعْنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلْكَـٰفِرِينَ

«Onlara Allah katından ellerindekini (Tevrat) doğrulayan bir kitap gelince, daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken işte şimdi bilip tanıdıkları (Kur’an) kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti böyle inkârcılaradır.»

Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:89.

Diğer bir örnek de Beni Kurayzlı ihtiyardır. Beni Kurayz, Peygamber Efendimiz aleyhiselemin zamanından kalma bir Yahudi kabilesinin adıdır. Bu kabileden bazı insanlar İslam’a döndü. Müslüman olanlardan bir ihtiyar da, cahiliye döneminde yanlarında oturan başka bir Yahudi kabilesinden Beni Hadal’e sormuş: «Sahabeden üç gencin (Sa’labe bnu Sa’iya, Useid bnu Sa’id ve Esad bnu Ubeid) nasıl İslam’a girdiğini biliyor musunuz?» Banu Hadal halkı bu yaşlı adama «Hayır, bilmiyoruz» dediler. Ve Muhammed’in (ﷺ)’in peygamberlik görevinden önce olan harika bir hikayeyi anlattı:

«Bir gün Şam diyarından Medine’ye bir Yahudi geldi. Adı ibn el-Hayban’dı. İslam’ın gelişinden yaklaşık iki yıl önce oraya geldi ve aramıza yerleşti. Ve Allah’a yemin ederim ki, ondan daha güzel namaz kılanı görmedik ve o aramızda yaşadı. Başımıza bir kıtlık gelse, ona: «Ey İbnü’l-Hayban, Allah’tan bizim için yağmur iste» derdik. «Vallahi hayır, önce bir sadaka vermedikçe hayır» der. “Ne verelim?” diye sorduk. “En az bir sa’ hurma veya iki müdde (iki avuç) arpa verin” derd. Biz bu sadakayı verdik, sonra bizimle ovaya çıktı ve yağmur istedi. Ve Allah’a yemin olsun ki, biz oradan henüz ayrılmada yağmur yağdırırdı. Ve sonra ölümü yaklaştı. Aramızdaydı ve öleceğini biliyorduk. O da şöyle dedi: “Ey Yahudiler! Şarap ve ekmeğin bol olduğu topraklarımı neden terk edip buraya, bu sıkıntı ve açlık ülkesine geldim sanıyorsunuz? “Sen daha iyi bilirsin” dediler. Ve onlara cevap verdi: “Ben buraya zamanı gelen peygamberin gelişini beklediğim için geldim ve bu şehir onun hicret edeceği yerdir. Umarım gelir ve ben onun yolunu takip ederim çünkü zamanı geldi. Bakın, ey Yahudiler, bu peygambere imanda kimse sizi geride bırakmasın, çünkü o kan dökümü ve esaretle gönderilecek. Ve Muhammed (ﷺ) gönderildiğinde ve Beni Kurayza kalesi kuşatıldığında, üç genç adam kuşatma altındaki kabile arkadaşlarına döndü: “Ey Beni Kurayza! Allah’a yemin olsun ki bu adam, İbnü’l-Hayban’ın vefatından önce bize vasiyet ettiği Peygamberin ta kendisidir!” İnsanlar «Hayır, o değil» dedi. Delikanlılar, «Hayır, Allah’a yemin ederiz ki, onun hakkında söylenen vasıfları bunlardır!» dediler. Sonra kaleden inip Müslüman oldular.»

Beyhaki’nin rivayet ettiği (9/114).

Bunun gibi pek çok gerçek hikaye var. Hepsi müjde (büşra) idi ve son Peygamberin sallalahu aleyhi ve sellemin çıkacağına şehadet ettiler. Burada, müminlerin imanlarında güçlenmeleri ve dinlerinin hak din olduğunu, Peygamberlerinin hak peygamber olduğunu bilmeleri ve imtihan ve fitnelerde bu dine ve Allah’ın son elçisinin sünnetine sımsıkı sarılmaları için burada sadece Muhammed aleyhisellemin alametlerinden bazılarından bahsedilmektedir, çünkü bu bizim büyüklüğümüzdür, kurtuluşumuzdur.