20. PEYGAMBER’İN GELİŞ MÜJDESİ

Share

Bu bölümde Cenab-ı Hakk’ın izniyle Hz. Muhammed (ﷺ)’in zuhurundan çok kısa bir süre önce olmaya başlayan olaylardan bahsedeceğiz.

Yani Allah’ın son peygamberi ve elçisinin yeryüzüne gelişinden hemen önce, onun gelişinin çok yakında gerçekleşeceğini müjdeleyen işaretler meydana geldi.

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in, ilk peygamber Adem aleyhisselam yaratılmadan önce son peygamber ve elçi olarak atandığı herkes tarafından bilinsin. Bir defasında Peygamber Efendimize (s.a.v) soruldu: «Sen ne zaman peygamber olarak yazıldın?» Cevap verdi:

عَنْ مَيْسَرَةَ الْفَجْرِ ، قَالَ : قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ، مَتَى كُتِبْتَ نَبِيًّا ؟ قَالَ : « وَآدَمُ بَيْنَ الرُّوحِ وَالْجَسَدِ «.

«Adem ruhla beden arasında iken ben peygamber olarak yazıldım».

Başka bir defasında kendisine: «Ey Allah’ın Resulü, sana peygamberlik ne zaman verildi?» diye sorulduğunda şu cevabı vermişti:

بَيْنَ خَلْقِ آدَمَ وَنَفْخِ الرُوحِ فِيهِ

«Adem’in (bedeninin) yaratılışı ile ona ruhun üflendiği an arasında bana tayin edilmiştir.»

Yani bu anlar arasında zaten peygamber ve elçi olarak görevlendirilmişti.

Peygamberin gelişini müjdeleyen bu güzel müjdeciler üç şekle ayrılır. Birincisi, bunlar peygamberlerden gelen o mesajlar, o alametler, o müjdelerdir. İkincisi, daha önceki kutsal kitaplarda yer alan müjdeler var. Üçüncüsü, bunlar ehl-i kitaptan bilgili kişilerden gelen müjde mesajlarıdır.

Neden bunları eeellle almamız bukadar önemli?

Müminlerin imanının artması ve bunun kitap ehlinin İslam’ı kabul etmesine bir teşvik olması için. Aslında bu müjdeyi duyduklarında ve bunu kitaplarında bulduklarında, bu onları Cenab-ı Hakk’ın dinine girmeye sevk etmelidir.

O halde bahsetmemiz gereken ilk şey, peygamberlerin Muhammed sallalahu aleyhi ve sellem hakkındaki müjdeleridir. Muhammed aleyhisselam büşra idi, yani aşağıdaki dua ile Yüce Allah’a yönelen İbrahim’e müjdeydi:

رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

«Soyumuzdan, onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.»«

Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:129.

İsa (a.s.) Muhammed’in (s.a.v)’in geliş müjdesini vaaz etti. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa’nın İsrailoğullarına kendisinden sonra gelecek olan Ahmed isimli bir elçiyi tebliğ ettiğini bildirdiğini bildirmektedir.

Ve sahabeler Peygamberimizden (s.a.v) kendisinden bahsetmesini istediklerinde, o şöyle dedi:

«Ben babam İbrahim’in duasıyım ve ben İsa’nın müjdesiyim».

Bu sözleri neye işaret ediyor?

Peygamberlerin atası İbrahim’in duası olduğuna. Ondan sonra gelen peygamberlerin hepsi onun soyundandır. Oğlu İsmail’in soyu Muhammed, oğlu İshak’ın soyu ise torunu Yakub (İsrail) ve İsrailoğullarından peygamberlerdir.

Böylece, Peygamber aleyhiselam önce peygamberlerin babası İbrahim’den ve ardından İsrailoğullarının son peygamberi İsa’dan bahsetmiştir, hepsine selam olsun. Ayrıca bazılarının kendisi hakkında müjdeyi vaaz ettiğine de dikkat çekmiştir.

Demek ki, aralarından insanlara gelen bütün peygamberler, Cenab-ı Hakk’ın tüm yeryüzünde yaşayanlara göndereceği son peygamberin yakında geleceğini müjdelemişlerdir. Ayrıca Cenab-ı Hakk, insanlara gönderdiği her peygamberle bir anlaşma yaptığını Kur’an-ı Kerim’de bildirmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُم مِّن كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُّصَدِّقٌ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنصُرُنَّهُ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَى ذَلِكُمْ إِصْرِي قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ

«Allah peygamberlerden, «Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz» diyerek söz almış, «Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?» dediğinde «Kabul ettik» cevabını vermişler; bunun üzerine «O halde şahit olunuz, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim» buyurmuştu.»

Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmrân, 3:81.

Sahabeden din uzmanı İbni Abbas bu ayeti yorumlayarak şöyle demiştir:

«Cenab-ı Allah, Muhammed (ﷺ) hayattayken gelirse, o zaman ona mutlaka iman edeceğine ve ona yardım edeceğine dair bir antlaşma yapmadan tek bir peygamber göndermemiştir. Ve Cenab-ı Hak, peygamberlerin her birine, kendi ümmetlerinden aynı ahdi almalarını, eğer onlar hayatta iken Muhammed (ﷺ) gelirse, mutlaka ona iman etmeleri ve onu desteklemeleri gerektiğini emretmiştir.»

Bu sözler, bütün peygamberlerin Hz. Muhammed (ﷺ)’in yakında geleceğini müjdelediklerini ve herkesin O’na uyması emredildiğini göstermektedir.

Bahsetmemiz gereken ikinci husus, önceki kutsal kitaplarda Hz. Muhammed hakkında bildirilenlerdir. Önceki kutsal yazıların – Tevrat, İncil ve diğerlerinin Muhammed hakkında müjde, yani bu peygamber hakkında birçok mesaj içerdiğini herkes bilsin. Cenab-ı Hak Kur’an’ın birçok yerinde bundan bahsediyor.

ٱلَّذِینَ یَتَّبِعُونَ ٱلرَّسُولَ ٱلنَّبِیَّ ٱلۡأُمِّیَّ ٱلَّذِی یَجِدُونَهُۥ مَكۡتُوبًا عِندَهُمۡ فِی ٱلتَّوۡرَىٰةِ وَٱلۡإِنجِیلِ یَأۡمُرُهُم بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَیَنۡهَىٰهُمۡ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَیُحِلُّ لَهُمُ ٱلطَّیِّبَـٰتِ وَیُحَرِّمُ عَلَیۡهِمُ ٱلۡخَبَـٰۤىِٕثَ وَیَضَعُ عَنۡهُمۡ إِصۡرَهُمۡ وَٱلۡأَغۡلَـٰلَ ٱلَّتِی كَانَتۡ عَلَیۡهِمۡۚ فَٱلَّذِینَ ءَامَنُوا۟ بِهِۦ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلنُّورَ ٱلَّذِیۤ أُنزِلَ مَعَهُۥۤ أُو۟لَـٰۤىِٕكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ(

«Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.»

Kur’an-I Kerim, A’râf, 7:157.

Böylece önceki kutsal kitaplarda Muhammed’in (s.a.v)’in bir tasviri vardır. Buna sadece birkaç örnek verelim.

Ata bnu Yassar, dini bilen ve Tevrat okuyabilen ünlü sahabelerden Abdullah bnu Amr bnu el-As’a sorduğu soruyu şöyle anlattı: «Abdullah bnu Amr bnu’l-As ile karşılaştım ve ona şöyle dedim: «ResulullahTevrat’ta anlatılıyor mu?» Abdullah bnu Amr bnu el-As cevap verdi: «Elbette! Tavrat’ta anlatılıyor. Kur’an-ı Kerim’de kendisinden söz edilen bazı tarifler Tavrat’ta da şöyle geçmektedir: «Ey Peygamber! Ben seni bir şahit, bir müjdeci, bir öğüt verici ve bir kale, okuma-yazma bilmeyenler için bir savunma olarak gönderdim. Sen benim kulumsun, sen benim elçimsin ve sana «mütevekkil» (güvenen) adını verdim. Ve bu peygamber duygusuz olmayacak, kabalık etmeyecek, çarşılarda bağırmayacak, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyecek, ancak merhamet edecek ve bağışlayacak ve Allah, çarpık bir kavmi, «Allah’tan başka gerçek ve ibadete layık bir tanrı yoktur» diyecekleri şekilde onunla düzeltmedikçe, Allah onu öldürmeyecek ve bununla körlerin gözleri açılacak, sağırların kulakları açılacak ve üzerinde karanlıkların örtüleri olan kalpler açılacaktır.»

Peki kitap ehlinden çok mu insan ona inandı? HAYIR! Neden? Kalplerindeki kıskançlık yüzünden. Peygamber Efendimiz (ﷺ) bir gün bir Yahudi’nin evine girdi. O sırada Yahudi, oğlunun hastalanması nedeniyle Tavrat’ı açıp okudu ve onunla teselli bulmaya çalışıyordu çünki en yakışıklı ve en hoş genç adamlarından biri ölmek üzereydi. Peygamber (s.a.v) ona şöyle dedi:

حَدَّثَنِي رَجُلٌ مِنَ الْأَعْرَابِ ، قَالَ : جَلَبْتُ جَلُوبَةً إِلَى الْمَدِينَةِ فِي حَيَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَلَمَّا فَرَغْتُ مِنْ بَيْعَتِي قُلْتُ : لَأَلْقَيَنَّ هَذَا الرَّجُلَ، فَلَأَسْمَعَنَّ مِنْهُ، قَالَ : فَتَلَقَّانِي بَيْنَ أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ يَمْشُونَ، فَتَبِعْتُهُمْ فِي أَقْفَائِهِمْ، حَتَّى أَتَوْا عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْيَهُودِ نَاشِرًا التَّوْرَاةَ يَقْرَؤُهَا، يُعَزِّي بِهَا نَفْسَهُ عَلَى ابْنٍ لَهُ فِي الْمَوْتِ، كَأَحْسَنِ الْفِتْيَانِ وَأَجْمَلِهِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « أَنْشُدُكَ بِالَّذِي أَنْزَلَ التَّوْرَاةَ، هَلْ تَجِدُ فِي كِتَابِكَ ذَا صِفَتِي وَمَخْرَجِي ؟ « فَقَالَ بِرَأْسِهِ : هَكَذَا. أَيْ لَا، فَقَالَ ابْنُهُ : إِي، وَالَّذِي أَنْزَلَ التَّوْرَاةَ إِنَّا لَنَجِدُ فِي كِتَابِنَا صِفَتَكَ وَمَخْرَجَكَ، وَأَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَنَّكَ رَسُولُ اللَّهِ. فَقَالَ : « أَقِيمُوا الْيَهُودَ عَنْ أَخِيكُمْ «. ثُمَّ وَلِيَ كَفَنَهُ وَجَنَنَهُ وَالصَّلَاةَ عَلَيْهِ.

«Tavrat’ı indiren Allah’ın adıyla sana sesleniyorum, Tavrat’ta benim, tarifimin ve gelişiminbir kaydını buluyor musun?». Yahudi başını salladı: «Hayır, hayır.» Ama ölmek üzere olan oğlu şöyle dedi: «Evet, evet! Tavrat’ı indirene yemin ederim ki, biz kitabımızda senin özelliklerini, niteliklerini ve gelişini buluyoruz. Allah’tan başka ilah olmadığına ve senin Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ederim.» Sonra Peygamber Efendimiz (ﷺ) şöyle buyurdu: «Kardeşinizi Yahudi’den alın.» Daha sonra Peygamber Efendimiz (ﷺ) bu gencin kefenini yaptırdı ve cenaze namazını kıldırdı.»

Bunu bir düşün! Bu genç, hayatının son dakikalarında şöyle diyordu: «…biz kitabımızda senin özelliklerini, senin niteliklerini ve gelişinin bir tanımını buluyoruz…» ama kıskançlık ve nefret yüzünden bunu saklıyorlar.

Bir örnek daha. Sahabelerden Avf bnu Malik el-Eşcai şöyle diyor: «Bir zamanlar Peygamber (s.a.v) ve ben havraya gelene kadar yürüdük. Bayram gününde Medine’deki havraya yahudilerin arasına girdik ve girmemizden hoşlanmadılar. Sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onlara seslendi ve şöyle dedi:

عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ : انْطَلَقَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمًا وَأَنَا مَعَهُ، حَتَّى دَخَلْنَا كَنِيسَةَ الْيَهُودِ بِالْمَدِينَةِ يَوْمَ عِيدٍ لَهُمْ، فَكَرِهُوا دُخُولَنَا عَلَيْهِمْ، فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « يَا مَعْشَرَ الْيَهُودِ،أَرُونِي اثْنَيْ عَشَرَ رَجُلًا يَشْهَدُونَ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، يُحْبِطِ اللَّهُ عَنْ كُلِّ يَهُودِيٍّ تَحْتَ أَدِيمِ السَّمَاءِ الْغَضَبَ الَّذِي غَضِبَ عَلَيْهِ «. قَالَ : فَأَسْكَتُوا، مَا أَجَابَهُ مِنْهُمْ أَحَدٌ، ثُمَّ رَدَّ عَلَيْهِمْ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ، ثُمَّ ثَلَّثَ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ، فَقَالَ : « أَبَيْتُمْ، فَوَاللَّهِ إِنِّي لَأَنَا الْحَاشِرُ، وَأَنَا الْعَاقِبُ، وَأَنَا النَّبِيُّ الْمُصْطَفَى، آمَنْتُمْ أَوْ كَذَّبْتُمْ «. ثُمَّ انْصَرَفَ وَأَنَا مَعَهُ، حَتَّى إِذَا كِدْنَا أَنْ نَخْرُجَ نَادَى رَجُلٌ مِنْ خَلْفِنَا : كَمَا أَنْتَ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ : فَأَقْبَلَ فَقَالَ ذَلِكَ الرَّجُلُ : أَيَّ رَجُلٍ تَعْلَمُونَ فِيكُمْ يَا مَعْشَرَ الْيَهُودِ ؟ قَالُوا : وَاللَّهِ مَا نَعْلَمُ أَنَّهُ كَانَ فِينَا رَجُلٌ أَعْلَمَ بِكِتَابِ اللَّهِ مِنْكَ، وَلَا أَفْقَهَ مِنْكَ، وَلَا مِنْ أَبِيكَ قَبْلَكَ، وَلَا مِنْ جَدِّكَ قَبْلَ أَبِيكَ. قَالَ : فَإِنِّي أَشْهَدُ لَهُ بِاللَّهِ أَنَّهُ نَبِيُّ اللَّهِ الَّذِي تَجِدُونَهُ فِي التَّوْرَاةِ. قَالُوا : كَذَبْتَ. ثُمَّ رَدُّوا عَلَيْهِ قَوْلَهُ، وَقَالُوا فِيهِ شَرًّا، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « كَذَبْتُمْ، لَنْ يُقْبَلَ قَوْلُكُمْ، أَمَّا آنِفًا فَتُثْنُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْخَيْرِ مَا أَثْنَيْتُمْ، وَلَمَّا آمَنَ أَكْذَبْتُمُوهُ وَقُلْتُمْ فِيهِ مَا قُلْتُمْ، فَلَنْ يُقْبَلَ قَوْلُكُمْ «. قَالَ : فَخَرَجْنَا وَنَحْنُ ثَلَاثَةٌ، رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلَامٍ

«Ey Yahudiler! Bana sizden, Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehadet edecek 12 adam gösterin, sonra Allah, yeryüzündeki her Yahudi’den gazabını silecektir.» Sessizce durdular ve kimse bir şey söylemedi. Peygamber (s.a.v) onlara çağrısını tekrarladı. Yine cevap vermediler. Sonra onlara şunu söyledi: «Yani reddediyorsunuz öyle mi?» Allah’a yemin ederim ki, hak vardır ve ben «el-haşîr»im (yani ilk olarak diriltilecek olan ve ondan sonra insanlar diriltilecek olan peygamberim) ve ben «el-aakib’im» (peygamberlerin sonuncusudur) ve ben de, siz inanın veya inanmayın, «en-nebiyyü’l-mustafa»im (yani seçilmiş peygamber). Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ben de (Auf bnu Malik el-Eşcai) onunla birlikte oradan ayrılmaya başladık. Neredeyse çıkışa varmıştık ki aniden arkamızdan biri şöyle dedi: «Dur, bekle ey Muhammed!» Adam daha sonra Yahudilere seslendi ve şöyle dedi: «Ey Yahudiler, aranızda benim nasıl bir insan olduğumu biliyorsunuz?» Dediler ki: «Allah’a yemin ederiz ki, aramızda senin kadar, babanın senden önce, dedenin de babandan önce olduğu kadar, O’nun kitaplarını bilen, din konusunda bilgili ve anlayışlı bir tek kişi tanımıyoruz.» Sonra şöyle dedi: «O halde, onun, Tavrat’ta zikredilen Allah’ın peygamberi olduğuna Allah’ı şahit tutuyorum!» Dediler ki: «Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!» – ve onun sözlerini yalanladılar ve bundan sonra onun hakkında kötü ve iğrenç sözler söylemeye, onu karalamaya başladılar. Peygamber aleyhiselam onlara şöyle dedi: «Hayır! Yalan söyleyen sizsiniz ve sözünüz kabul edilmeyecek, çünkü az önce ondan övgüyle bahsettiniz ve o inandığında ona yalancı diyorsunuz ve onun hakkında kötü söylüyorsunuz. Sözleriniz kabul edilmeyecektir!» Ve üçümüz havradan çıktık: Resûlullah, ben ve bu adam.»

Bu bilgili kişinin Abdullah ibn Salam olduğu söylenir. O, peygamberin tavrını ve niteliklerini iyi bilen ve bu nitelikleri Muhammed’de bulduğunda ona inanmış ve başkalarını buna çağırmıştı, ancak bunu yapmayı reddettiler. Allah’a hamdolsun, İslam’ın rahmeti için ve bize verdiği sünnetin rahmeti için o’na hamdolsun.

Bahsetmemiz gereken üçüncü şey, kitap ehlinden insanları tanıyan alimlerin Muhammed (ﷺ) hakkındaki şahitlikleridir.