Yüce Allah’ın izniyle, Peygamberimiz ﷺ’in ve sahabenin hayatlarına ayrılacak olan bütün bir bölümün çalışmasına başlıyoruz. Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz ﷺ’in, hayat hikayesinde hepimiz için bir ibret vardır. Cenâb-ı Hak kitabında buyuruyor:
مُّحَمَّدٌۭ رَّسُولُ ٱللَّهِ ۚ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ أَشِدَّآءُ عَلَى ٱلْكُفَّارِ رُحَمَآءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَىٰهُمْ رُكَّعًۭا سُجَّدًۭا يَبْتَغُونَ فَضْلًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنًۭا ۖ سِيمَاهُمْ فِى وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ ٱلسُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِى ٱلْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْـَٔهُۥ فَـَٔازَرَهُۥ فَٱسْتَغْلَظَ فَٱسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِۦ يُعْجِبُ ٱلزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ ٱلْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةًۭ وَأَجْرًا عَظِيمًۢا
«O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lutuf ve rızâsına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur; Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur. İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Çiftçileri sevindirmek üzere filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur. Onlar (müminler) yüzünden kâfirler öfkeden kahrolsunlar diye (böyle olmuştur). Onlar arasından iman edip dünya ve âhirete yararlı işler yapanlara Allah bir bağışlama ve büyük bir ödül vaad etmektedir.»
Kur’an-ı Kerim, Fetih, 48:29.
Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, Resulullah Muhammed’den ve onunla beraber olanlardan bahsediyor.
مُّحَمَّدٌۭ رَّسُولُ ٱللَّهِ
«O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir.»
Cenâb-ı Hak, ayetin başında Muhammed’i ve ashabını övmekte ve onun Kendi elçisi olduğunu belirtmektedir. Bu, onun gerçek bir peygamber ve Yüce Allah’ın elçisi olduğu anlamına gelir. O, peygamberlerin ve elçilerin sonuncusudur ve kendisinden sonra kimse gelmeyecektir. Sonra Cenab-ı Hak ashâbından bahseder:
وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ أَشِدَّآءُ عَلَى ٱلْكُفَّارِ رُحَمَآءُ بَيْنَهُمْ
«Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler».
Onlar merhamet örneğidir, birbirlerine karşı naziktirler, birbirlerine sempati duyarlar, birbirlerini destekler ve severler. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌۭ
«Gerçekten müminler kardeştir.»
Din kardeşliği bu dünyada ve ebedî dünyada olabilecek en kuvvetli bağdır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu münasebetten şu şekilde bahseder:
الْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً
«Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.»
Buhari (481) ve Müslim (2585) tarafından rivayet edilmiştir.
Ve bu sözlerden sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) parmaklarını birbirine kenetledi.
Bugünkü Müslümanların durumuna bakarsak bunun tam tersi olduğunu göreceğiz. Bu ayete aykırı hareket ediyorlar. Kâfirlere karşı minnettar ve alçakgönüllü; kendi aralarında kibirli, kaba, duygusuzlar. Ayrıca Yüce Allah, sahabeleri tarif ederken şöyle buyurmaktadır:
تَرَىٰهُمْ رُكَّعًۭا سُجَّدًۭا يَبْتَغُونَ فَضْلًۭا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنًۭا
«Onları, Allah’ın lutuf ve rızâsına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün».
Cenâb-ı Hak onların kendi aralarındaki ilişkilerini tanımlarken Yüce Allah, Yaratıcı’ya karşı tutumlarının ne olduğundan da bahseder. O’na samimiyetle ibadet etmeleri ve O’na yaklaşmalarını anlatır. Neden secde ederler? Allah’tan rahmet ve rızasını isterler, cennete gidip O’nun huzuruna çıkmak isterler. Sonra Cenâb-ı Hak, sahabelerin salih amellerinin ve O’na karşı samimiyetlerinin yüzlerine yansıdığını söylüyor:
سِيمَاهُمْ فِى وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ ٱلسُّجُودِ
«Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur.»
«Secde izleri» ne anlama geliyor? Bunlar içtenlikle yapılan dualar, namazlar ve Cenâb-ı Hakk için yapılan ibâdetlerin yüze yansıyan izlerdir. Mescitte sabah namazında gece bütün kalbiyle Allah’a ibadet eden birini gördüğünüzde yüzünde bir nur görürsünüz. Tersine, namazı terk edip çeşitli günahlar işleyen bir insanın yüzünde ne görebilirsiniz? Gölge! Yüzünde gri bir gölge olur!
ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ
«Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur.»
Sonra Cenab-ı Hak diyor ki, Ehl-i kitap tarafından tahrif edilmeden önce, Tevrat’ta sahabenin tasviri böyleydi. Bundan sonra Cenab-ı Allah onların İncil’deki sıfatlarını şöyle bildirmektedir:
وَمَثَلُهُمْ فِى ٱلْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْـَٔهُۥ فَـَٔازَرَهُۥ فَٱسْتَغْلَظَ فَٱسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِۦ يُعْجِبُ ٱلزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ ٱلْكُفَّارَ
«İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Çiftçileri sevindirmek üzere filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur. Onlar (müminler) yüzünden kâfirler öfkeden kahrolsunlar diye (böyle olmuştur).».
Önceleri sahabe zayıftı, sayıları azdı. Ancak daha sonra Cenâb-ı Hak, kendi yoluna ve peygamberinin yoluna sarılan bu samimi insanları desteklemiş ve onlar için dini kuvvetlendirmiştir. Yeryüzünde bir kale gibi yükseldiler ve kâfirler öfkelendiler ve Cenab-ı Allah onlara yeryüzünün batısından doğusuna kadar ülkeler açtı. Yüce Allah diyor ki:
وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةًۭ وَأَجْرًا عَظِيمًۢا
«Onlar arasından iman edip dünya ve âhirete yararlı işler yapanlara Allah bir bağışlama ve büyük bir ödül vaad etmektedir.»
Sıratı, yani Peygamberimiz aleyhisselam’ın hayat yolunu incelemek, insan için gerçekten bir zevk, mutluluk ve neşe vericidir. Peygamberin hayatını incelemek dinin çok önemli bir parçasıdır. Bu, insanın Allah’a yaklaşmasını sağlayan önemli bir ibadettir.
Yaşam yolunun incelenmesi büyük faydalar içerir, biz bunlardan sadece bazılarını anlatacağız.
Birinci fayda, Peygamber Efendimiz’in (ﷺ) hayatını incelediğinizde, Allah’ın Kuran’da şu veya bu ayeti neden indirdiğini bileceksiniz. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sözü, Kuran’ı anlamanıza, ayet ve hadislerden doğru sonuçlar çıkarmanıza, Kuran’da ve hadislerde söylenenleri hissetmenize yardımcı olur. Mesela Allah ayette diyor ki:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشْرِى نَفْسَهُ ٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ رَءُوفٌۢ بِٱلْعِبَادِ
«İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir.»
Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:207.
Bu âyetin Suheyb-i Rumî adlı bir sahabe hakkında nazil olduğu söylenmektedir. Köle olarak Kureyş’e geldi ve daha sonra özgürlüğüne kavuştu. Bir süre sonra İslam’a döndü ve Peygamber aleyhisselam Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde, Suheyb-i Rumî da Onunla gitti. Ancak Kureyşliler ona yetişip şöyle dediler: «Ey Suheyb, sen bize zavallı bir fakir olarak geldin! Artık çok paran, mülkün var ve ulaştığın bu makama geldin. Ve şimdi tüm mal varlığınla mı gidiyorsun? Vallahi böyle bir şey olmayacak, Medine’ye gitmene izin vermeyeceğiz! Bunun üzerine Süheyb devesinden indi, ok kılıfındaki okları çıkardı ve onlara şöyle dedi: «Ey Kureyş, bilirsiniz ki ben aranızda en iyi atıcılardan biriyim. Allah’a yemin ederim ki, ben ok kılıfımdan tüm oklarımı indirmeden bana hiçbir şey yapamayacaksınız ve bana yaklaşamayacaksınız. Ondan sonra, gücüm yettiği sürece kılıçla sizi kesmeye başlayacağım! Bu nedenle, ne isterseniz onu yapın. Ancak dilerseniz, beni bırakmanız şartıyla size malımın nerede olduğunu söyleyebilirim.» «Evet, göster» dediler. Ve onlara gidip hepsini kendilerine alsınlar diye malın yerini söyledi. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu, Resulü’nün yanına yerleşmek için Yüce Allah rızası için her şeyi bıraktı. Peygamber aleyhisselam’a geldiğinde, O ona: «Hayırlı bir anlaşmaydı ey Ebu Yahya, çok iyi bir anlaşmaydı ey Ebu Yahya / Suheyb /! dedi». Ve Yüce Allah sözünü ettiğimiz ayeti indirdi:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشْرِى نَفْسَهُ ٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ رَءُوفٌۢ بِٱلْعِبَادِ
«İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir.»
Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:207.
İkinci fayda, Peygamber Efendimiz (ﷺ)’in hayatını inceleyerek, bizi Cennete götüren yolu ve Yüce Allah’ın rızasını öğreneceğiz. Üç temel olmadan cennete giremez ve Allah’ın rızasını kazanamazsınız.
İlk temel tevhiddir (tek tanrıcılık). Tevhid, şirk koşmadan, içten ve dıştan, yalnızca Allah’a samimi bir ibadettir.
İkinci temel, Peygamber aleyhisselama sıkı bir şekilde uymak, tüm dini yeniliklerden, her türlü sapkınlıktan ve onun sünnetine uymayan her şeyden uzak durmaktır.
Üçüncü temel ise, Peygamberin aleyhisselam’ın ashabının yoluna uymaktır. Diğer tüm yollardan uzaklaşmak gerekir, çünkü sahabe, Yüce Allah’ın Peygamberine nasıl tabi olunacağını ve bu dini nasıl uygulayacağını örnek olarak gösterdiği kişilerdi. Onlar, Allah’ın hoşnut olduğu ve kimselerdir, çünkü Yüce Allah’ın bu konuda söyle buyurur:
وَمَن يُشَاقِقِ ٱلرَّسُولَ مِنۢ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ ٱلْهُدَىٰ وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ ٱلْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِۦ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِۦ جَهَنَّمَ ۖ وَسَآءَتْ مَصِيرًا
«Yolun doğrusu kendine apaçık belli olduktan sonra Resûlullah’a karşı çıkan ve müminlerin yolundan başkasını izleyen kimseyi saptığı yönde bırakırız ve onu cehenneme atarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir!»
Kur’an-ı Kerim, Nisâ, 4:115.
Ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ise şöyle buyurdu:
وَإِنَّ أُمَّتِي سَتَفْتَرِقُ عَلَى اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً كُلُّهَا فِي النَّارِ إِلاَّ وِاحِدَةً
«…Bu ümmetim 73 fırkaya ayrılacak ve biri hariç hepsi yanacak!» «Bu grup hangisidir?» insanlar sordu. Peygamber cevap verdi:
مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي
«Bunlar benim ve ashabımın yolunu takip edenlerdir.»
Tirmizî (2641), Hakim (444) rivayet etmiştir.
Üçüncü fayda ise, Peygamber (ﷺ.)’in hayatını ve biyografisini inceleyerek nereden başlamamız gerektiğini ve esasın ne olduğunu öğrenmemizdir. Bu çok önemli! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hangi kavme gönderilmiştir? Açıkça korkunç bir yanılgı içinde olan insanlara gelmiştir. Putlara, taşlara, ağaçlara, yıldızlara, meleklere, cinlere, ölü evliyalara tapan insanlara. Leş yiyen insanlara. Çeşitli iğrençlikler yaptılar, şarap içtiler, aile bağlarını kopardılar, aralarında güçlü olan zayıfı ezdi.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) nereden başladı? Silahlı bir çatışmadan, savaş ilanından, yıkımdan, Mekke’de topluma karşı bir tür terör eylemi gerçekleştirme emrinden mi? HAYIR! Yoksa bugün parlamentolara, hükümetlere girmeye çalışanların yaptığı gibi iktidar olmaya çalışarak mı başladı? Yoksa o ve ashabı, daha sonra İslam’ı yaymak için bazı yüksek makamlar ve koltuklar almaya mı çalıştılar? Bu şekilde mi başladı? Hayır, asla!
Yoksa önce topraklarımızı Perslerin ve Romalıların elinden kurtarmak, sonra da orada İslam’ı yaymak için cihad bayrağını yükseltmekle mi başladı? HAYIR! Yoksa önce bir tür sosyal ve ekonomik reformlar yapmak isteyerek, daha sonra bununla İslam’a davet etmek için bir reform hareketiyle mi başladı? Hayır, değil.
Nereden başladı peki? İnsanları Yaratıcıları hakkında doğru inançlara, tevhid ve doğru dine davet ederek başladı, böylece Allah’tan başka her şeye tapınmayı reddedip, yalnızca Yaratıcılarına ibadet etmeye koştular.
Bütün peygamberler ve elçiler bununla geldiler ve kavimlerine hep bundan bahsetmeye başladılar! Şunları söylediler:
يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ
«Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur!».
Kur’an-ı Kerim, A’râf, 7:59, 65, 73, 85 ve Hûd, 11:50, 61, 84.
Bugün islam topluluğuna (ümmet) bakın. Bugünlerde farklı gruplar ve akımlar görüyoruz. Bir akım her şeyin silahlı bir çatışmayla çözülebileceğini düşünüyor. Onlar için en önemli şey yalanlara karşı silahlı mücadeledir. Sonuç olarak, Müslüman ve gayrimüslimleri öldürmeye, bazı suikastlara teşebbüs etmeye, bombalamalar düzenlemeye başlarlar. Ön yargılı davranmaya, insanları ve bütün milletleri İslam’dan çıkarmaya, onlara kâfir (kafir) demeye, kanlarının ve canlarının kendilerine helal olduğuna inanmaya başlarlar. Peki sonuç ne? Hiç bir şey! Kendilerini bir çıkmaza soktular.
Diğer bir grup ise, İslam’ı yeryüzünde yerleştirmek ve Allah’a davet etmek için her şeyden önce parlamentolara, ulusal meclislere girmek, devlette bazı yüksek mevkiler almak gerektiğini düşünüyor. Peki sonuç ne? Evet, birçoğu yüksek makamlar ve mevkiler alarak iktidara geldi, ancak İslam’a ve Müslümanlara fayda sağladı mı? HAYIR! Muazzam paralar kazanarak ve yüksek mevkiler alarak kendilerine, partilerine, gruplarına fayda sağladılar.
Doğru yol hangisi? Tek doğru yol Muhammed aleyhisselam’ın yolu. Diğer tüm yollar çıkmaza götürür. Sırat’tan bu anlaşılmıyor mu? Bunu kanlı korkunç hatalar olmadan anlamak gerçekten imkansız mı?
Tek yol – Müslüman toplumu doğru inançlara davet ederek başlamak! Günümüzde birçok Müslüman, azizlerin mezarlarına gittiklerinde ve bu mezarların etrafında yürüdükleri ve Allah’tan başka ölülere yalvardıkları zaman, apaçık şirk içinde kalmaktadırlar. Bugün kaç Müslüman Allah’a değil, cinlere, meleklere ve peygamberlere yöneklmekte! Bugün kaç Müslüman kurbanı Allah rızası için kesmiyor? Bugün kaç Müslüman ebedi hayata inanmıyor? Bu nedenle insanlara Rablerinin kim olduğunu, O’nun haklarının neler olduğunu ve doğru inançların (akide) neler olduğunu anlatmakla başlamalıyız.
Bu ümmet Rabbine, Peygamberin sünnetine ve ashabının yoluna dönerse, o zaman değişir ve sonra Cenab-ı Hak onun konumunu değiştirir, çünkü bu O’nun değişmez kuralıdır. Bu kural değişmez, çünkü bu, En Yüce Olan’ın yasasıdır.:
إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا۟ مَا بِأَنفُسِهِمْ
«Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.»
Kur’an-ı Kerim, Ra’d, 13:11.
O halde ey Allah’ın kulları, kendinizden başlamalısınız, çünkü Peygamber (ﷺ) şöyle buyurmuştur:
إِذَا تَبَايَعْتُمْ بِالْعِينَةِ وَأَخَذْتُمْ أَذْنَابَ البَقَرِ ورَضِيتُمْ بالزَّرْعِ وَتَرَكْتُمُ الجِهَادَ سَلَّطَ الله عَلَيْكُمْ ذِلّاً لا يَنْزِعُهُ حَتَّى تَرْجِعُوا إلى دِينِكُمْ
«İyne usulü ile alış-veriş yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna tutunup ziraatçılıkla geçinmeye razı olduğunuz ve cihadı terk ettiğiniz vakit, Allah sizin üzerinize öğle bir zillet musallat eder ki artık dininize dönünceye kadar – yani dinden terk ettiğiniz o şeyleri yerine getirinceye kadar – o zilleti üzerinizden sıyırıp almaz!»
Hadis, Ebu Davud (3462), el-Bazzar (5887) tarafından rivayet edilmiş, el-Albani sahihliğini Sahih-i Targib’de teyit etmiştir. (1389).
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تَنصُرُوا۟ ٱللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
«Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.».
Kur’an-ı Kerim, Muhammed, 47:7
Dördüncü fayda, Peygamber aleyhisselam’ın yolunu incelemek, neyin kazanmamıza neden olduğunu ve tersine, neyin başarısızlığa uğramamıza neden olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Zafer her şeyden önce Allah’a tevekkül ve sadece O’na edilen ibadetlerle kazanılır. Bunlar O’na samimi, alçakgönüllü dualardır ve zaferin yalnızca O’ndan olduğuna dair inancıdır. Elbette zaferi kavuşmak için ona götüren sebepleri kullanmak gerekir, ancak bu durumda onlara değil Allah’a güvenilmelidir. Bunun bir örneği Bedir Savaşı’dır. Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de bunu şu şekilde bildirmektedir:
إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَٱسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّى مُمِدُّكُم بِأَلْفٍۢ مِّنَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ ، وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِۦ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
«Rabbinizden yardım dilediğiniz zamanı hatırlayın. Hemen size, «Meleklerden peşi peşine gelen binlik kuvvetlerle ben size yardım edeceğim» diye cevap verdi. Bunu yalnızca müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Zaten yardım ancak Allah tarafındandır. Allah, kuşkusuz izzet ve hikmet sahibidir.»
Kur’an-ı Kerim, Enfâl, 8:9-10.
Yani insanların kalpleri şirkten arınmışsa ve sadece Yüce Allah’tan yardım bekliyorsalar Allah onlara zaferi mutlaka bahşeder.
Ve zamanımızın birçok Müslümanı, bir dertleri, musibetleri veya sıkıntıları olduğunda, bazı evliyalara dua ederler, ölülerin kabirlerine gidip orada onları ziyaret ederler, onları bir şeyden koruması için Hz. Peygamber (ﷺ)’e yönelirler.
Örneğin Müslümanların son hükümdarlarından birinin sancağında «Bize yardım et ve bizi kurtar ey Allah’ın Resulü» yazıyordu. Ey büyük Allhım! Size kurtuluş verilir mi? Sadece Cenab-ı Hakk’tan kurtuluş ve yardım dileyen Peygamber aleyhisselam’ın sahabelerinden örnek alın.
Hangi nedenlerden dolayı başarısız oluyorlar?
Birincisi, dünya hayatı ve mal sevgisinden dolayı.
İkincisi, Müslümanların Cenab-ı Hakk’ın emirlerini ihlal etmelerinden dolayı ve bunun bir örneği de Uhud savaşıdır. Bu savaşta Hz. Peygamber aleyhisselam okçulara savaş bitene kadar tepeden ayrılmamalarını emretti. Savaşın başında çoğunluk Müslümanların yanındaydı ve bu nedenle okçular aşağı inip diğerlerine katılmak için yerlerini terk etmeye karar verdiler. Ancak bu, Reslullah (s.a.v)’in emrine aykırıydı, bu savaşta ezici bir yenilgiye yol açtı. Ve Yüce Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
أَوَلَمَّآ أَصَـٰبَتْكُم مُّصِيبَةٌۭ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَـٰذَا
«Düşmanınıza iki mislini verdirdiğiniz kayıp kendi başınıza gelince «Bu nereden başımıza geldi?» mi diyorsunuz?».
Yani Müslümanlar öfkeyle sordular: «Neden yenilgiye uğradık? Neden başarısız olduk?» Ve Allah onlara bir cevap, ilahi bir fetva vahyetmiştir:
قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ
«De ki: «O, kendinizdendir.» Doğrusu Allah her şeye kadirdir.»
Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmrân, 3:165.
Yani, yenilginize kendiniz sebep oldunuz ve Cenab-ı Hak gerçekten her şeye kadirdir.
Allah büyüktür! Bir düşünün, tek bir ihlal böyle bir yenilgiye yol açtı! Bugün Müslüman toplumunun durumu nedir? İnançlar bozuldu, şirk yayıldı, tevhid çiğnendi! Birçok insan namaz kılmıyor. Aramızda faiz yiyen kaç kişi var, tesettüre uymayan kadın var! Bugün pek çok Müslüman, görünüşü Peygamberimiz aleyhisselam’ın teşvik ettiği gibi olan, yani sakal bırakan ve şeriat gereklerine göre giyinen insanlarla alay etmekte! Bunlardan birçoğu, Allah’ın rahmet ettiği kimseler dışında, camilerde toplu namaz kılmayı bıraktı! Ne bekliyoruz ki? Ne de olsa bu, yenilgiye yol açan bir şeriat ihlalidir!
Müslümanların başarısız olmasının üçüncü nedeni ise, insanların Cenab-ı Hakk’a güvenmeyi bırakıp bazı dış sebeplere güvenmeye başlamalarıdır. Örneğin, çokluğuğa. Bugün birçok Müslüman, eğer çoğunluk olursak mutlaka kazanırız diye düşünür.
Bu yanlış! «Biz bir buçuk milyar Müslümanız, mutlaka kazanacağız!» diyorlar. Hayır, sayımıza güvenmeyin! Nitekim Cenâb-ı Hak bunun güzel ve anlamlı bir örneğini zaten vermiştir. Müslümanların sayıları ile ayartıldığı Huneyn Savaşı’ydı. Ve Cenab-ı Hak buyurmuştur.:
لَقَدْ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ فِى مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍۢ ۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ ۙ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنكُمْ شَيْـًۭٔا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ ٱلْأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُم مُّدْبِرِينَ
«Allah birçok yerde, bu arada Huneyn Savaşı’nda gerçekten size yardım etmiştir. O gün çokluğunuz sizi böbürlendirmiş, fakat bunun size hiçbir yararı olmamıştı; o yer geniş olmasına rağmen size dar gelmiş, nihayet geriye çekilmeye başlamıştınız.».
Kur’an-ı Kerim, Tevbe, 9:25.
Beşinci fayda, Peygamber aleyhisselam’ın yaşam yolunu (sırat) inceleyerek, her Müslümanın ondan kendisi için yararlı olanı çıkarmasıdır. İslam’a davet edenler, ondan Cenab-ı Hakk’a nasıl davet edileceğinin bilgisini alırlar. Yöneticiler onda nasıl liderlik edileceğine dair bir örnek ve eğitimciler nasıl eğitileceğine dair bir örnek bulurlar. Hz.Muhammed (s.a.v) hepimiz için bir örnektir. Ve böylece sahabeler her şeyde onu örnek aldılar. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
«İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.»
Kur’an-ı Kerim, Ahzâb, 33:21.
Ve Cenab-ı Hak bize her şeyde Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) itaat etmemizi emretti:
وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُوا۟ ٱلرَّسُولَ
«Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin ve tedbirli olun.»
Kur’an-ı Kerim, Mâide, 5:92.
Ve Allah sözleriyle bizi Peygambere (s.a.v) isyan etmememiz konusunda uyarmış oldu.:
فَلْيَحْذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِۦٓ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
«Onun emrine aykırı davrananlar başlarına ya bir belânın gelmesinden yahut can yakan bir cezaya çarpılmaktan korksunlar!».
Kur’an-ı Kerim, Nûr, 24:63.
Ve Cenab-ı Hak bize peygambere itaat ederek doğru yolu bulacağımızı gösterdi:
وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا۟
«Ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz;»
Kur’an-ı Kerim, Nûr, 24:54.
Peygamberin hayatını incelediğimizde çok önemli bir fayda daha elde ederiz. Ahlakta onun gibi olmayı öğrenir, onun görgü ve edepini benimseriz. Peygamberimiz aleyhisselam’ın ahlakını tek kelimeyle anlatmak mümkün değil. İşte bu yüzden Cenab-ı Hak onun hakkında şu sözleri söylemektedir:
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍۢ
«Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.»
Kur’an-ı Kerim, Kalem, 68:4.
Bir gün Peygamberimizin eşi Hz. Aişe’ye Allah ondan razı olsun soruldu:
«Resulullah’ın tabiatı nasıldı? O da şu sözlerle cevap verdi: «Onun ahlakı Kuran’dı.»
Buhârî, Edebûl Müfrad’da (308) rivayet etmiştir.
Yani onun ahlakı Kuran’ın vücut bulmuş halidir. Kuran’da yer alan emir, yasak ve teşviklerden oluşan her şey Peygamberimiz ﷺ’de vücut bulmuştur. O, Kuran’ın canlı haliydi.
Yedinci fayda, Yüce Allah’ın Peygamberine bağışladığı ve desteklediği alametleri ve mucizeleri tanımamızdır. Müşrikler, onun Allah’ın Resulü olduğuna inanmadılar. «Bize mucizeler göster, eğer peygamber isen» dediler. Elini aya doğru uzattı ve ay yarıldı.
ٱقْتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلْقَمَرُ
«Vakit yaklaştı ve ay yarıldı.».
Kur’an-ı Kerim, Kamer, 54:1.
Ay, birbirinden uzun bir mesafe uzaklaşan ve sonra tekrar birleşen iki yarıya bölündü. Ancak Cenab-ı Hakk’ın dosdoğru iman yoluna (hidaye) yönlendirmediği kimse, böyle bir mucize görse de yine iman etmez. Yani başlarına geldi, inanmadılar. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), su yetmediği ve insanların içmek ve abdest almak için ihtiyaç duydukları bir vakit, elini bir kaba koydu ve su, parmaklarının arasından akmaya başladı ki yüzlerce insanların içip abdest almalarına yetti. Cenab-ı Hakk’ın, O’nun hak peygamberi ve elçisi olduğunu herkese göstermek için peygamberini desteklediği daha birçok mucize ve işaretler vardı.
Sekizinci fayda, Peygamber aleyhisselam’ın yaşam yolunu inceleyerek, amellerimizi karşılaştırmamız gereken bir standart (mizan) elde etmemizdir. Ahlakı, biyografisi ve yolu, her şeyin karşılaştırıldığı en önemli kriterdir ve buna karşılık gelen doğrudur, uymayan ise yanlıştır.
Dokuzuncu fayda, Peygamberimizin (s.a.v)’in hayatını inceleyerek, Allah’ın Elçisi’ne sevgi aşılanmamızdır. Bunu iyi düşünün, çünkü bize onu sevmemiz emredildi. Onun yaşam yolunu (sıratını) incelediğimizde ve ahlakını, nezaketini, merhametini, dobralığını, dürüstlüğünü ve güvenilirliğini öğrendiğimizde ona karşı bir sevgi duygusu hissetmeye başlarız. Bu, onu daha önce sevmeyenlerin bile başına gelir. Onunla tanışmadan önce Peygamberimizden (s.a.v) nefret eden kaç kişi vardı? Ancak onu gördüklerinde güzel davranışlarından dolayı ona karşı tavırları hemen değişti.
Bir zamanlar Sumama ibn Usal adında tanınmış bir sahabe, Allah ondan razı olsun, Peygamberimiz aleyhisselama, bu tür sözler söyledi:
«Ey Muhammed! Allah’a yemin ederim ki, yeryüzünde benim için senin yüzünden daha nefret ettiren bir yüz yoktu. Ve şimdi senin yüzün tüm yüzler içinde en sevdiğim.»
Buhari (4372), Müslim (1764) tarafından rivayet edilmiştir.
Ve bu çok önemli bir fayda! Peygamberi gerçekten seviyorsan, o zaman gerçekten O’na tabi olmaya başlarsın ve bu seni tüm hayırlara götürür.
Onuncu fayda, Peygamberimiz aleyhisselam’ın yaşam yolunu inceleyerek imanımızın artmasıdır. Bir kişinin hiç imanı yoksa ve kâfir ise, o zaman Peygamber Efendimiz’in edep ve ahlakını tanıyarak, hayat yolu ile çoğu zaman mümin olur. Ne de olsa pek çok insan, Allah Resulü ve onun mübarek hayatı ile tanıştıktan sonra İslam’a döndü.
On birinci fayda, Peygamber (s.a.v)’in hayatını incelemenin tüm dini doğru bir şekilde anlamamıza yardımcı olmasıdır: inançlar, ibadet, ahlaki konular – çünkü onun hayatı hayatı islam’ın somut örneğidir.
Ve son olarak, on ikinci fayda, Peygamber aleyhisselam’ın biyografisi ve yaşam yolunun, her Müslüman erkek ve Müslüman kadının asil bir hayat sürmeleri, bu dünyada ve ebedi dünyada mutlu olabilmeleri için bir tür program olmasıdır. Çocuklarımızın mübarek bir nesil olmaları için Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve ashabının biyografisinden örneklerle yetiştirilmeleri gerekir. İşte bu şekilde İslam yükselecek ve dirilecektir!
Ama gençler Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve ashabını incelemek yerine çeşitli değersiz insanların biyografilerini okumaya başlarlarsa, bu neye yol açar? İnançları, değer sistemleri ve ahlakları çarpıtılır ve bozulur.
Son yorumlar