79. ŞEYTANIN DOKUNUŞU. MUTLULUĞUN ANAHTARI

Share

 

Sevgili izleyiciler! Bugün sizlere insanlar arasında oldukça yaygın olan bir hastalıktan bahsetmek istiyorum. Bu hastalığa Arapça’da «el-mass» denir ve kelimenin tam anlamıyla «dokunma», yani «şeytanın dokunuşu» anlamına gelir.

Al-mass, şeytanın insan vücuduna girmesi ve ona çeşitli zihinsel ve sinirsel rahatsızlıkların yanı sıra epileptik gibi nöbetlere neden olmasıdır. Bir kişi garip kelimeler telaffuz edebilir, doğal olmayan sesler çıkarabilir, bazen garip bir sesle çığlık atabilir ve uygunsuz davranabilir.

Bu rahatsızlıkla ilgili olarak insanlar üç gruba ayrılır:

İlk grup, onun varlığını inkar edenlerdir ve şeytanın insan vücuduna giremeyeceğini, ruhuna ve sinir sistemine etki edemeyeceğini söylerler. Böylece onlar, Kur’an’da ve diğer kutsal kitaplarda söylenenleri ve Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem)’in, kendisinden önceki peygamberlerin de sünnetinde bildirdiklerini yalanlıyorlar.

İkinci grup, zıt uç noktaya düşmüş olanlardır. Bu tür hastalıkların varlığına inanırlar, ancak sınırları aşarlar, neredeyse tüm hastalıkları cinlerin etkisine bağlarlar, insanları doktorlara başvurmaktan ve tıbbi tedavi araçlarını kullanmaktan caydırırlar. Buna ek olarak, Allah’ın şeytan hastalıklarının tedavisi konusunda belirlediği sınırları aşmakta ve Kur’an ve Sünnet tarafından onaylanmayan yöntemlere başvurmaktadırlar.

Üçüncü grup, bu konuda doğru tutuma sahip olan ve olumsuz ile fazlalık arasında orta bir pozisyon alan kişilerdir. Bu tür hastalıkların varlığını Kuran ve Sünnet’ten gelen delillere dayanarak kabul etmekte, bu hastalıkların tedavisinde olduğu gibi bu konuda da Kuran ve Sünnet’te anlatılanların dışına çıkmamaktadırlar. Şeytanın insan vücuduna girerek onda her türlü nörolojik ve ruhsal bozukluğa yol açabileceğine inandıkları gibi, eğer hastalık gerçekten cinlerden kaynaklanıyorsa ve herhangi bir tıbbi patoloji ile ilişkili değilse, o zaman cahil insanlar tarafından uydurulan çeşitli tedavi yöntemlerine de başvurulamayacağına, ve şeytanın ağlarına düşmemek için kendinden bir şey eklemeden ancak Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den aktarılanlarla sınırlı kalınması gerektiğine de inanmaktadırlar.

Gelin Şeytanların etkisiyle oluşan nöropsikiyatrik bozuklukların varlığını kanıtlayan Kuran ve Sünnet’ten bazı argümanlardan bahsedelim.

Kuran-ı Kerim’de Bakara Suresi’nde şöyle denilmektedir:

الذین یأكلون الربا لا یقومون إلا كما یقوم الذي یتخبطھ الشیطان من المس ذلك بأنھم قالوا إنما البیع مثل الربا

«Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, «Alım satım da ancak faiz gibidir» demeleridir.»

(Kur’an-ı Kerim; Bakara, 2:275)

İmam Taberi, İmam Kurtubi ve İmam İbn Kesir -Allah onlara rahmet etsin- gibi yetkili ve genel kabul görmüş Kur’an yorumcuları, bu ayetin şeytanın insan vücuduna girdiğinin ve vücutta nöbetlere neden olduğunun kanıtı olduğunu söylediler. Cenab-ı Hak, burada tefecilik yapan ve borca faiz alan kimsenin, şeytanın içine girip onu kıvrandırdığı kimse gibi, kıyamet gününde de diriltileceğini bildirmektedir.

Sünnetin kanıtı, Osman ibn el-As’ın hikayesidir. Hikayede, Allah’ın elçisi tarafından Taif şehrini yönetmesi için görevlendirildiği sırada kendisine tuhaf şeyler olmaya başladığı bildiriliyor. Namaz kıldığı sırada kendisine bir şeyler oluyor, kendini tamamen kaybediyor ve ne yaptığını anlamamasına neden oluyordu. Kendisinin böyle bir durumda olduğunu görünce, Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem)’e gitmesi gerektiğine karar verdi. Medine’ye geldiğinde Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle seslendi: «Ey Osman ibn el-As!». «Evet, ey Allah’ın elçisi!»diye yanıtladı Osman.

«Seni buraya getiren nedir?». «Ey Allah’ın Resulü, namaz sırasında bana bir şey oluyor, bu yüzden artık hangi rek’atı yaptığımı anlamıyorum,» diye açıkladı Osman.

ذاك الشیطان. أدنھ

«Bu şeytanın işi. Gel»

diye emretti Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem). Osman ona yaklaşıp ayaklarını altına bükerek oturduğunda, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) eliyle göğsüne vurdu, ağzına üfledi ve şöyle dedi: «Çık ey Allah’ın düşmanı!» Bunu üç kez yaptı ve Osman’a «İşinin başına dön» dedi. Osmanın anlattığına göre o günden sonra Şeytan ona musallat olmayı bırakmış.

Bu hadis, şeytanın, bir süre Allah’ı anmayı unutup gaflet içine düştüğü takdirde, insanın ve hatta salih bir insanın vücuduna girebileceğini açık ve net bir şekilde göstermektedir. Bu hadis-i şerifte bu tür durumların nasıl ele alındığına dair açıklamalar da yer almaktadır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hastanın göğsüne sadece hafifçe vurdu ve «Defol ey Allah’ın düşmanı» dedi. Hepsi bu kadar! Bugün insanları şeytanın dokunuşundan iyileştirmeye çalışan birçok kişinin yaptığı gibi hastayı iplerle bağlamadı, sopa ve kırbaçlarla vurmadı, yarı ölümüne dövmedi.

Bazı «şifacılar» hastayı ölesiye dövüyor. Hasta mezara gidiyor, talihsiz şifacı ise hapse giriyor. Böyle yapılmasını Allah mı emretti? Asla! Bu tür tedavi yöntemleri, bir kişiye zarar vermek için Şeytanın fısıldamasından başka bir şey değildir. Şeytanın nöropsikiyatrik bozukluklara neden olabileceğinin bir başka kanıtı. Bir keresinde bir kadın sevgili Peygamberimize (sallallahu aleyhi ve sellem)’e geldi ve şöyle dedi: «Sara nöbetleri (yani epilepsi nöbetleri) çekiyorum ve bunlar sırasında çıplak kalıyorum. Benim için Allah’a dua et.» Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle dedi: «İstersen sabr et, sonra cennete kavuşacaksın ve istersen, sana şifa vermesi için Yüce Allah’a dua edeğim.» «Sabır edeceğim!» dedi kadın ve ardından ekledi: «Nöbetler sırasında soyunmaya başlıyorum. Allah’tan benim soyunmamamı iste, korkarım ki bu aşağılık Şeytan beni ifşa edecek. Ve sonra Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), nöbetler sırasında onu rezil etmemesini Allah’tan istedi. Şu kadına bir bakın. Ne kadar saf, masum, utangaç, iyi huyluydu. Epilepsi hastasıydı ve nöbetler sırasında vücudunun bir kısmının açığa çıkmasından ve yabancıların onu görmesinden korkuyordu. Saralı bir şok halindeyken bile şeytanın onu rezil etmesine izin vermek istemiyordu. Ya bugün kendilerine Müslüman diyen, manevî temizlik ve iffet iddiasında bulunan pek çok kadın, Allah’ın saklamayı emrettiği şeyleri bile bile yabancılara ifşa etmekte ve hiç çekinmemektedirler. Şeytan onları hiç bir nöbet geçirmeden akıllarından alır.

Burada, her epilepsinin Şeytan’ın bir kişiye nüfuz etmesiyle ilişkili olmadığını belirtmek isterim. Bazen de insan beynindeki belirli bozukluklardan kaynaklanır.

Şeytanın insanın içine girebileceğinin bir başka delili de şudur: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

إذَا تَثاءَبَ أحَدُكُمْ فَلْیُمسكْ بَیده على فیھ فإنَّ الشیطان یدْخل

«Sizden biriniz esnediği zaman eliyle ağzını tutsun. Çünkü şeytan onun ağzına girer.»

(Müslim 2995)

Demek ki şeytanın vücuduna girmekle ilgili rahatsızlıkların varlığı şüphesiz var olan bir şeydir ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cema’a’nın tüm imamları bu konuda hemfikirdir.

Şimdi şeytanın insan vücuduna girme sebeplerinden bahsedelim.

Bir kaç tane var. Birincisi aşk. Bir erkek cin bir kadına veya kıza aşık olup içine girebilirken, dişi cinler erkeklere aşık olup onların içlerine girebilirler.

İkincisi, insanların cinlere çektirdikleri eziyetlerdir. Bazen insanlar bilerek veya bilmeyerek cinlere eziyet veren bir şey yaparlar ve onlar da intikam almak için insanların içlerine girerler. Örneğin bir kimse Allah’ın adını anmadan bir yere kaynar su dökse ve bu su bir cinin üzerine düşüp ona zarar verirse, cin kısas olarak bu kişinin içine girebilir. Bu nedenle bir yere sıcak su dökerken cinlerden korunmak için Cenab-ı Hakk’ın adını anmak ve «Bismillah» demek gerekir. Yüksek bir yerden aşağı atlarken veya yüksekten ağır bir nesne fırlatırken de aynı şey yapılmalıdır, çünkü cine çarpabilir ve o da saldırabilir.

Şeytanların insanlara nüfuz etmesinin üçüncü sebebi, insanlara zarar verme arzuları ve insan vücudunda asalaklık etme, yani onunla yemek, içmek, onunla yatmak arzularıdır. Bu nedenle, vücutlarına nüfuz etmek için doğru anı ve doğru koşulları bekleyerek insanları pusuya düşürürler.

Bir cin hangi koşullar altında bir insana girebilir? Birincisi, bir kişi yoğun bir öfke halindeyken. Şiddetli öfke nöbetlerine yenik düşerseniz, kendinizi tehlikeye atar ve Şeytan’a karşı savunmasız hale gelirsiniz. Bir insanın büyük öfke anlarında ne yaptığına bakın: küfür dolu konuşuyor, inançsız sözler sarf ediyor, öldürüyor, sakat bırakıyor, eziyor, kırıyor, anne babasına hakaret ediyor veya onlara el kaldırıyor. Bunun nedeni, bir sürücünün araba sürmesi, onunla eğlenmesi, bir çocuğun topla oynaması gibi şeytanın insanın içine girip onu kontrol etmesidir. Bu nedenle, bir kimse Peygamber Efendimize gelip ondan hidayet istediğinde, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) «Öfkelenme!» dedi ve bu kelimeyi birkaç kez tekrarladı. Ve bu adam ne dedi biliyor musunuz? «Öfkeyi düşündüm ve bütün kötülükleri içinde barındırdığını anladım» dedi.

Şeytanın bir kişiye girme fırsatı bulduğu ikinci durum, güçlü bir korku veya güçlü bir üzüntüdür.

Üçüncü hal, kişinin günahlara ve yasak tutkulara kapılmasıdır. Bir kişi kötü işlere talip olursa ve günah içinde yaşamaya başlarsa, içine bir şeytan, daha doğrusu birçok şeytan girer. Zina edenleri şeytanlar ele geçirir, aynı şey hırsızlık yapan, içki içen ve bu diğer iğrençlikleri işleyenler için de geçerlidir.

Bir kişinin şeytanlara karşı savunmasız hale geldiği dördüncü durum dikkatsizliktir. Bir insan Allah’a karşı gaflet içinde olursa, Allah’ı anmayı unutursa, hayırları terkederse, gündüzleri pervasızca dünya malı peşinde koşarsa, geceleri de faydasız ve günah işlerle uğraşırsa, o zaman o kişi şeytanlara yem olur. Yüce Allah der ki:

ومن یعش عن ذكر الرحمن نقیض لھ شیطانا فھو لھ قرین

«Allah’ın mesajını görmezden gelen kimseye bir şeytan tahsis ederiz; artık bu onun arkadaşıdır.»

(Kur’an-ı Kerim; Zuhruf, 43:36)

Cinlerin etkisi altına girmiş bir insanın büyücülerden, medyumlardan, cin kovma konusunda uzman olduğunu iddia eden her türlü dolandırıcılardan yardım istemesi mümkün müdür? Asla, hiçbir koşulda! Bu kesinlikle yasaktır ve kişiyi şirke ve iman kaybına götürür. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Kim bir falcıya gider de onun sözlerine inanırsa, Muhammed aleyhisselâm’a indirileni inkâr etmiş olur.» Yani Kur’an’a inanmayan çıkacaktır.

Şifa ümidiyle büyücülere ve medyumlara giden kimse, Allah’tan ve rahmetinden uzaklaşmaktan başka bir şey göremez. Şimdi soracaksınız: o zaman nasıl tedavi edilmeli? Ne yapılması gerek?

Cevap veriyorum: Cinlerin değdiği kişi şunları yapmalıdır:

Birincisi ve en önemlisi samimi bir tövbe ile Allah’a yönelmek ve günahları terk etmektir. Evin günah dolu, içinde gece gündüz Allah’ı anmak ve Kur’an okumak yerine, müzik ve şarkılar çalıyor, duvarlarda ve raflarda cinlerin sevdiği, meleklerin nefret ettiği canlıların resimleri var ve ondan sonra sen gel İyileşmek istiyorum de. Öncelikle Allah’a isyan etmeyi ve O’nun emirlerine karşı gelmey bırak, Yaradanın önünde tövbe edin ve yaşadığınız çevreyi temizleyin.

Bundan sonra, iyileşmek isteyen, Allah’a tamamen güvenmeli ve o’na olan her şeyin Allah’ın izniyle gerçekleşmediğine ve Evrende yalnızca Allah’ın dilediği şeylerin gerçekleştiğine inanmalıdır. Yaradanın iradesi olmadıkça hiçbir şeytan sana zarar veremez. Öyleyse Allah’a koşmalı, Ondan yardım ve koruma isteyerek hararetle O’na sığınmalıyız. Kim Allah’ın himayesinde olursa, korkacak hiçbir şeyi kalmaz.

Bundan sonra, hasta, Kur’an’dan gelen ayetleri ve Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bize öğrettiği duaları okuyarak kendini tedavi etmelidir. Kur’an bir şifadır. «Bakara» suresinden gelen ayetler şeytanı kovar «ayetel kürsi» şeytanı kovar, «Falak» sureleri ve «Nas» sureleri şeytanı kovar. Kuran’ı okuyup dinleyin ve sabah ve akşam Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)’in öğrettiği duaları okuyun, Allah’ı çokça zikredin, gece kalk ve ağlayarak Allah’tan şifa dile: «Allah’ım! Şifa Veren Sensin (eş-Şafi)! Şifayı ancak Senden dilerim.

Bundan sonra ne yapılabilir? Tevhidi savunan ve Kuran’a ve Sünnete sıkı sıkıya uyan herhangi bir salih kişiye dönerek size Kuran’ı ve Peygamberimizin bize öğrettiği ve şeriatın izin verdiği, içinde belirsiz homurdanmaların ve şirk sözlerin olmadığı büyüleri okuması için dönebilirsiniz. Cin musibeti olan biri sana yaklaşırsa, ona Kur’an ve helâl duaları oku, ona dua et, Hz. Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)’in öğrettiği gibi de: «Defol, ey Allah’ın düşmanı!» Kuran ve Sünnet’te bildirilmeyen hiçbir şeyi ekleme. Ve bir insana Allah rızası için yardım ettiğini unutma! İnsanlara yaptıklarından bahsetme ve onlara cinleri kovan bir kahramansın diye böbürlenme. Allah için bir iş yapan, karşılığını Allah’tan dileyen, yaptığı iyilikle övünmesin ve bunun karşılığını insanlardan istemesin. Ayrıca cin kovmayı meslek haline sakın getirme. Biri senden yardım isterse, ona karşılıksız yardım et, ancak profesyonel bir şifacının şanını kendine edinme, çünkü bu ne sahabelerin ne de hak yolun imamlarının yaptığı bir şeydir. Siz değerli izleyicilerimizin hayrını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum, Allah sizleri tüm kötülüklerden korusun.