«Melek kadar saf», «koruyucu melek», «melek gibi» ifadelerini ne sıklıkla duyuyoruz. Peki bu «melekler» kimlerdir ve onlar hakkında gerçek kavramlar nelerdir? Gelin bugün ki ve bir sonraki programımızda bu konuya değinelim ve Allah’ın izniyle bu konudaki tüm doğruları kurgulardan ayırmaya çalışalım.
Meleklere iman, müminlerin olmazsa olmaz özelliklerinden biridir. Meleklere inanmayan birisi, Müslüman kabul edilemez. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e imanın ne olduğu sorulduğunda şu cevabı vermiştir:
«İman Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret hayatına, hayır ve şerrin yazgısına inanmanızdır.»
Yüce Allah buyurur:
وملائكتھ وكتبھ ورسلھ والیوم الآخر فقد ضل ضلالا بعید ا ومن یكفر با
«Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır.»
(Kur’an-ı Kerim; Nisa, 4:136)
Bu gözlerimizle görülemeyen ve duyularımızla hissedilmeyen gizli bir dünyadır. Ve melekleri gözümüzle görmesek de onların varlığına kesinlikle iman ederiz, çünkü bunu Yüce Allah’ın Kitabı -Kuran- ve Peygamberimizin Sünneti bize emrediyor. Müminin kafirden farkı Yaratanına güvenerek ve kitaplarında veya peygamberlerinin vasıtası ile bildirdiği her şeyi kabul etmesidir. İman sadece gözün gördüğüne olsaydı, o zaman insanlar arasında ne mümin ne kâfir olurdu, o zaman herkes mümin olurdu ne cennet ne cehennem ne mükafat ne de ceza olurdu. Gaybın ve gizli olana iman bir müminin ayırt edici özelliğidir ve kişinin Yüce Allah’ın lütfu ve Ebedi mutluluk yurdu olan Cennet ile onurlandırılmasının sebebidir. Sadece dokunabildiğiniz veya görebildiğiniz şeylerin varlığını kabul edecekseniz, o halde Kuran sizin Kutsal Yazınız değildir. Zaten İncil ve Tevrat gibi. Yaradan, Kitabının başında şöyle der:
«Elif-lâm-mîm. İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir. (Onlar) gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar; …»
(Kur’an-ı Kerim; Bakara, 1:3)
Ve nihayet, görmediğimiz ve duyularımızla kavrayamadığımız, ancak varlığından kimsenin şüphe duymadığı ne çok şey vardır. Örneğin, akıl. Onu görebilir miyiz, koklayabilir miyiz veya dokunabilir miyiz? Hayır! Ama varlığını nasıl inkâr edebilirsin? Aynı şey bedenimizdeki ruh için de söylenebilir. Ancak bazen Allah insanların bu dünyada gizli olandan bir şeyi görmelerine izin verir. Kuran ayetlerinde ve güvenilir hadislerde meleklerin insan suretinde insanlara nasıl göründüğü bildirilmektedir. Tehlikedeyken, ölümün eşiğindeyken, görünmez bir gücün sizi nasıl koruduğunu ve tehlikeyi sizden uzaklaştırdığını tam anlamıyla hiç hissettiniz mi? Örneğin, son sürat hareket eden ve fark etmediğiniz bir araba sizi çiğnemek üzereyken aniden bir şey sizi geri iter ve kurtulursunuz. Bunlar, Allah’ın size ölümün geleceği ana kadar sizi korumakla görevlendirdiği koruyuculardır.
Melekler gizli alemden oldukları için, onları ancak Yüce Allah’ın peygamberlerine indirdiği vahiyden yani Kuran ve Sünnetten tanıyabileceğimiz anlamına gelir. Gelin Kuran’a ve Sünnet’e göz atalım ve meleklerin neden yaratıldığını, mahiyetlerini, amaçlarını, ahlaki niteliklerini, Allah’la ilişkilerini, insanlarla ve evrenle olan ilişkilerini öğrenelim.
Sevgili izleyiciler, melekler ışıktan yapılmıştır. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
خلقت الملائكة من نور وخلق الجان من مارج من نار وخلق آدم مما وصف لكم
«Melekler nurdan, cinler dumansız alevlerden, Âdem ise sana anlatılanlardan yaratılmıştır.»
(Müslim, 2996)
Melekler ne zaman yaratıldı? Bunu sadece Allah bilir. Ama onların insandan önce yaratıldıklarını biliyoruz, çünkü Yüce Allah Kuran’da Adem’i yaratmadan önce meleklere bunu haber verdiğini bildiriyor:
«Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım» demişti.»
(Kuran-ı Kerim; Bakara, 2:30)
Bu, meleklerin insanın ortaya çıkmasından önce var olduğu anlamına gelir.
Melekler Allah’ın büyük yarattıklarıdır. Çift, üçlü, dörtlü kanatlara sahiptirler. Yüce Allah buyurur ki:
فاطر السماوات والأرض جاعل الملائكة رسلا أولي أجنحة مثنى وثلاث ورباع الحمد
«Hamd, gökleri ve yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O dilediği kadar fazlasını da yaratır. Kuşkusuz Allah her şeye kadirdir.»
(Kur’an-ı Kerim; Fâtır, 35:11)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Başmelek Cebrail’i gerçek haliyle görmüş ve onun göğü gölgeleyen 600 kanadı olduğunu söylemiştir.
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir keresinde şöyle buyurmuştur:
أذن لي أن أحدث عن ملك من ملائكة لله من حملة العرش إن ما بین شحمة أذنھ إلى عاتقھ مسیرة سبعمائة عام
«Göklerin tahtını tutan Yüce Allah’ın meleklerinden birini size bildirmeme izin verildi: Onun kulak memesinden omzuna kadar 700 yıllık bir mesafe var.»
(Ebu Davud, 4727)
İşte onlar bukadar mükemmel yaratıklar olmalarına rağmen, kuvvetlerine, büyüklüğüne, saflığına ve azametlerine rağmen, Yaratıcısına kulluktan kendilerini üstün görmez, O’nun huzurunda titrer, Allah’a secde ederler. Oysa insan, toprak tozundan, çamurdan yaratılmış, zayıf bir yaratık olarak, kendisini çoğu zaman Yaradan’ın huzurunda secdede eğilmekten üstün görür ve zaman zaman O’na isyan eder. Meleklere Kuran’da asil, takva sahibi (kiraman, barara) denir. Asil, yani Allah’a karşı şerefli, günaha inmeyen ve Yüce Allah’a isyan etmeyen. Dindar -yani, Allah’tan korkan, Yaradan’a itaat eden ve gerçekten inanan. Melekler, saflık ve utangaçlık gibi niteliklerle karakterize edilir. Bir insan tuvaletini yaptığında veya karısıyla yakınlaştığında orada olmaktan utanırlar. Meleklerin akılları, kalpleri ve ruhları vardır.
Cinsiyetleri yoktur, yani insanlar ve cinler gibi kadın ve erkek diye bölünmemişlerdir. İslam öncesi dönemde Araplar melekleri kadın olarak görüyorlardı ama Yüce Allah Kuran’da bunların yanlış fikirler olduğunu bildirmiştir. Melekler yemezler, içmezler, yorgunluk yaşamazlar ve onlarda insan zayıflığının başka nitelikleri yoktur. Hz. İbrahim (a.s.)’ın bir misafiri geldiğinde, onları insan zannetmiş, onları misafir etmek ve onlara yemek yedirmek için acele etmiştir. Ancak ikrama ellerinin değmediğini görünce korkmuş. Korkmuştu çünkü yemek yemeyi reddeden bir misafirin ev sahibine karşı kötülük kurduğuna inanılıyordu. Aslında misafirler yemek değmediler çünkü onlar insan değillerdi, Allah’ın insan suretinde göndermiş olduğu meleklerdi. Melekler gökte yaşarlar, ancak Allah’ın emriyle kendilerine verilen bazı görevleri yerine getirmek üzere yeryüzüne inerler. Bir gün Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) baş melek Cebrail’e: «Neden bizi daha sık ziyaret etmiyorsun?» dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, meleklere yakışır cevabı içeren şu ayeti indirdi:
وما نتنزل إلا بأمر ربك
«(Melek dedi ki:) «Biz ancak rabbinin emriyle ineriz.»
(Kur’an-ı Kerim; Meryem, 19:64)
Böylece melekler ancak Yüce Allah emrettiği zaman iner. Meleklerin çok sayıda yeryüzüne inmelerinin sebeplerinden biri de Ramazan ayının sonunda gerçekleşen Kadir Gecesi’dir. Ayrıca, En Yüksek Sözün ve dini bilginin öğretildiği insan topluluklarında var olmak için inerler. Melekler ayrıca Kuran’ın insanlar tarafından okunuşunu dinlemek için inerler. Ölen insanların ruhlarını almak için yeryüzüne inerler. Aynı zamanda müminleri cennetle sevindirirler ve ölenlere: «Korkmayın, üzülmeyin ve size vaadedilen cennetle sevinin» derler. Melekler kötü kokuları sevmezler. Bu nedenle çiğ sarımsak veya soğan yedikten sonra camiye gitmemelisiniz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim soğan, sarımsak veya pırasa yerse mescidlerimize yaklaşmasın, çünkü insanları rahatsız eden şeylerden melekler de rahatsız olur.» Bu yasak sadece sarımsak veya soğan kokanlar için değil, tütün kokusu, kirli çorap kokusu vb. gibi hoş olmayan bir koku yayan herkes için geçerlidir.
Meleklere, Yüce Allah’ın emriyle, Allah’ın dilediği şekli alma yeteneği verilmiştir. Nitekim Kuran’da Allah, Cebrail’i, Hz. İsa’nın annesi Meryem’e, insanlardan uzak dururken gönderdiği ve ona kusursuz güzellikte bir genç şeklinde göründüğü bildirilmektedir. İnsan suretinde melekler Hz. İbrahim ve Hz. Lut peygamberlere de gönderilmiştir. Hz. Peygamberimizin sahabeleri de Cebrail meleğinin insan suretinde gelişine şahit olmuşlardır. Ömer -Allah ondan razı olsun- anlatıyor: «Bir gün Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanında otururken, göz kamaştırıcı beyaz elbiseli, göz kamaştırıcı siyah saçlı bir adam yanımıza geldi. Üzerinde seyahat izi yoktu ve aynı zamanda hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına gidip oturdu. Bu adam gidince Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Size dininizi öğretmek için Cebrail geldi» buyurdu.
Meleklerin sayısı çoktur ve bu sayıyı ancak Allah bilir. Ne kadar çok olduklarını anlamak için Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini dinleyin:
یؤتى بجھنم یومئذ لھا سبعون ألف زمام مع كل زمام سبعون ألف ملك یجرونھا
«Kıyamet günü Cehennem ateşi getirilecektir ve 70 bin dizgini olacak ve her dizgin için 70 bin melek onu tutup sürükleyecek.»
(Müslim; 2842)
Hz. Peygamber (s.a.v. ) miraç gecesinde gökte el-Beytü’l-Mamur (Bayındır Ev) denilen Cennetteki Yer’i gördü. Meleklerin her yerden Allah’a ibadet etmek için toplandıkları bu mesken, tıpkı burada yeryüzünde olduğu gibi, Kâbe’nin mescidinde insanların toplandığı gibi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Bu Yer önüme çıkınca, «Ey Cebrail, bu nedir?» diye sordum. Bana cevap verdi: «Bu bir Bayındır Ev’dir, her gün 70 bin melek buraya girer ve oradan çıkar ve bir daha asla geri dönmez.» Yani, bu her birinin cennetteki meskene ilk ve son ziyaretidir.
Şimdi de meleklerin Cenab-ı Hakk’a karşı tutumlarından bahsedelim. Melekler, Allah’ın O’na bıkmadan ibadet eden kullarıdır. Bu nedenle, kendilerine ibadet edilmemelidir, hiçbir durumda onlara dua ile dönmemeli, onlardan şefaat ve koruma istememelisiniz. Melekler istedikleri zaman bir şey yapmazlar, sadece Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirirler. Ne yazık ki, birçok insan dualarını meleklere yöneltiyor ve şöyle diyorlar: «Ey koruyucu melek, bana yardım et!» ve tehlikeli bir durumda hayatta kaldıklarında, Allah’a şükretmek yerine, «Koruyucu meleğim sağ olsun. Güçlü bir koruyucu meleğim var» derler. İlk olarak, bir melek ancak Yüce Allah ona emrettiği taktirde size yardım edebilir. İkincisi, bir melek ancak Allah’ın dilemesi ve Allah’ın kendisine bunun için güç ve imkân vermesi halinde bir şey yapabilir. Üçüncüsü, Allah’tan başkasına dua etmek tüm günahların en büyüğüdür -şirk olur, Allah bu insanı tövbe etmeden ölürse asla affetmez ve bu günah için kişi ahirette sonsuz azaba mahkûm olur. Melekler, Kıyamet günü, onları tanrıları yapan, onlara tapan ve onlara yalvaranları inkâr edeceklerdir. Yüce Allah Kuran’da buyurur:
ویوم یحشرھم جمیعا ثم یقول للملائكة أھؤلاء إیاكم كانوا یعبدون
O gün Allah onların hepsini toplayacak ve meleklere soracak: «Bunlar mıydı size tapmakta olanlar?» Melekler şöyle cevap verecekler: «Hâşâ! Sen yüceler yücesisin. Bizim velîmiz onlar değil sensin. Gerçekte onlar cinlere tapıyorlardı; çoğu onlara inanmıştı.»
(Kur’an-ı Kerim; Sebe, 34: 40-41).
Birçok insan boş konuşma, dedikodu, gıybet, iftira ile meşgulken, melekler gece gündüz Allah’ı bıkmadan tesbih ederler. Göklerde Yüce Allah’a secde eden veya O’nun huzurunda namaz kılan meleklerin olmayacağı tek bir açıklık yoktur. Aynı zamanda onlar düz ve yoğun sıralar halinde sıralanırlar. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) namaz sırasında ashâbına düzgün ve sık sıralar halinde dizilmelerini öğretmiş ve şöyle buyurmuştur:
أَلَا تَصُفُّونَ كَمَا تَصُفُّ الْمَلَائِكَةُ عِنْدَ رَبِّھَا ؟ ؟
«Meleklerin Rablerinin huzurunda sıraya dizildikleri gibi sıraya neden girmezsiniz!»
İnsanlar: «Ey Allah’ın Resulü! Melekler nasıl sıralanır?» diye sordular. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) cevap verdi:
یُتِمُّونَ الصُّفُوفَ الُْأوَلَ وَیَتَرَاصُّونَ فِي الصَّفِّ
«Onlar ön sıraları dolduruyorlar ve sırada sıkı bir şekilde duruyorlar.»
(Müslim; 430)
Melekler arasında Cebrail gibi Cenab-ı Hakk’ın mesajlarını peygamberlere ulaştırmakla emrolunanlar vardır; İsrafil adında bir melek vardır ki, kıyamet koptuğunda ve amellerinin bedelini ödemek için insanlar kabirden kaldırıldığında borazanı üflemekle görevlendirilmiştir. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
«Borazan tutan melek onu ağzına getirmiş alnını bükerek, üfleme emrini beklerken nasıl kaygısız zevklere kapılabilirim?»
(at-Tirmizi, 3243)
Ölüm anında insanların ruhlarını almakla görevlendirilen melekler, dağların meleği, doğal olaylarla (yağmur, bitki büyümesi vb.) ilişkili melekler, insanların eylemlerini kaydeden melekler ve diğerleri vardır. Melekler ve insanlar arasındaki ilişki nedir? Bu bizim bir sonraki bölümümüzün konusu. Allah sizi korusun. Esselamu aleyküm.
Son yorumlar