Sevgili izleyicilerimiz! Gelin bugün gülme ve şaka gibi şeylerden bahsedelim. Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki, İslam ılımlı, bir ortalık dinidir, onda bazı dinlerde olduğu gibi aşırı derecede katılık, külfet ve zorluk yoktur, fakat diğerlerinde olduğu gibi hafiflik ve hoşgörüsüzlük te yoktur. İslam, insanlara namaz kılmalarını, oruç tutmalarını, Cennete ve ahirete yönelmelerini emreder; aynı zamanda, yalnızlığı münzeviliği, bekarlığı ve dünyevi hayatından uzaklaşmayı kınar. İslam, Allah’ın elçilerini sevmeyi ve onlara saygı duymayı emreder, onların yoluna uymayı emreder, fakat aynı zamanda onları tanrılaştırmayı ve onlara yalvarmayı yasaklamaktadır. İslam, temizliğe hiç önem vermeyen dinlerin aksine, pislik ve kirden arınmayı, namazdan önce abdest almayı emreder, ancak, aynı zamanda bazı dinlerde olduğu gibi zor şartlar getirmez. İslam, hareket eden her şeyi yemenize izin veren bir din değildir. Domuz eti, kan ve leş yemeyi yasaklar, ancak aynı zamanda iyi yemek yasakları getirmez, örneğin İslam’da küçük baş ve büyük baş sığırların ve su kuşlarının etine yasak yoktur. Bütün bunlar, bu dinin, Yüce Allah tarafından indirildiğinin doğruluğunu kanıtlar. İnsanlar tarafından uydurulan veya tahrif edilen öğretilere gelince, kesinlikle şu veya bu yönde aşırılıkları ve çarpıklıkları vardır. Aynı ılımlılık ilkesi, İslam’da gülme ve şaka için de geçerlidir. Yüce Allah, kullarının gülmesine ve şaka yapmasına izin vermiş, ancak şakalarda İslam ahlakının ve edep sınırlarının dışına çıkmalarını, imana zarar veren ve imana aykırı olan şeyleri yapmalarını yasaklamıştır. Müslümanları karamsar, sürekli ciddi, yüzlerinde hiç gülümseme göremeyeceğiniz neşesiz insanlar sananlar derin bir yanılgı içindedirler. Allah bize, insanlara, Resûlü Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderdi ve Allah onu bizim için bir ideal modeli kıldı, her konuda ondan örnek almamızı emretti. Kuran buyuruyor ki:
لقد كان لكم في رسول لله أسوة حسنة
«Resûlullah’ta (sizin için) güzel bir örneklik vardır»
(Kur’an-ı Kerim; Ahzâb, 33:21)
İşte böylece Hz. Peygamberimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) cana yakın ve misafirperverdi, ev halkını ve arkadaşlarını gülümseyerek selamlar, eşleriyle şakalaşır, onlara nazik, samimi, iç ısıtan sözler söylerdi, çocukları eğlendirdi. Onun nazik, parlak gülümsemesi, sevecen ve güzel yüzü, insanların kalplerini büyülerdi. Peygamberin sahabelerinden biri olan Cerir ibn Abdullah el-Bajali şöyle demiştir: «Peygamberle (sallallahu aleyhi ve sellem) ne zaman karşılaşsam, bana her zaman gülümserdi»
Şaka yaptığında sadece doğruları söylerdi. Şakaları asla rahatsız edici, insanlar için nahoş değildi. Tıpkı şefkatli bir babanın sevgili oğlunun başını okşaması gibi, insan ruhlarını yumuşak ve şefkatle okşardı. Şakaları gönüllerde sevinç uyandırır, yüzlerdeki hüzünlü kırışıkları giderir, neşelendirir, teselli ederdi.
Bir gün bir adam Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den kendisine bir binek, bir deve vermesini istedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Sana bir deve yavrusu vereceğim» buyurdu. Adam: «Yâ Resûlallah, deve yavrusunu ne yapacağım?» dedi. Sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki: «Develerden başka kimse deve doğurur mu?» Yani insanların bindiği büyük develer devenin çocuklarından başka bir şey değil midir?
Bir gün yaşlı bir kadın Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve: «Ey Allah’ın Resulü! Allah’a benim için dua et, beni Cennete kabul etmesini iste» diye yalvardı. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona: «Ey Ümmü Fulyan, bir tek ihtiyar Cennete girmeyecek!» buyurdu. Yaşlı kadın, Cennete girmeyeceğini düşünerek üzüldü. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona Cennete gireceğini, fakat Cennete yaşlı bir kadın olarak değil, genç bir kadın olarak gireceğini açıkladı. Sonra ona Yüce Allah’ın sözlerini okudu:
عُرُبًا أتْرَابًا فَجَعَلْنَاھُنَّ أبْكَارًا إنَّا أنْشَْأنَاھُنَّ إِنْشَاءً
«Şüphesiz biz onları (eşlerini) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır. Onları bâkire, eşlerine sevgiyle bağlı ve yaşıt kılmışızdır.»
(Kur’an-ı Kerim; Vâkıa, 56:35-37)
Enes ibn Malik, çocukken Peygamber’e (Allah’ın barış ve nimetleri üzerine olsun) hizmet ettiğinde, onunla sevgiyle şaka yaptığını ve ona «Ey iki kulak sahibi!» olarak hitap ettiğini söyledi.
Hz. Peygamber’in Suheyb adlı bir başka arkadaşı şöyle dedi: «Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına geldiğimde, önünde ekmek ve hurma duruyordu. Bana dedi ki: «Yakına otur ve yemeğe buyur!» Hurma yemeye başladım ve Hz. Peygamber (Allah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) bana dedi ki: «Gözünde arpacık var ve aynı zamanda hurma mı yiyorsun?» Suheyb cevap verdi: «Diğer tarafla çiğniyorum.» Bu cevabı işiten Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) gülümsedi.
Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında Zahir ibn Haram adında bir bedevi adam vardı. Kendisi pek yakışıklı değildi. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onu çok severdi. Bir gün bu adam bazı mallarını satıyordu. Bu sırada Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına geldi ve onun kim olduğunu göremeyecek şekilde arkadan sarıldı. «Bırak beni, kimsin sen? -diye bağırdı Zahir. Dönüp onun Hz. Peygamber olduğunu görünce çok sevindi ve sırtını Peygamberin göğsüne daha yakın, daha sıkı tutmaya çalıştı. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona sıkıca sarılarak «Bu kişiyi kim satın alacak?» diyerek alıcıları davet etmeye başladı. Zahir cevap verdi: «Ey Allah’ın Resulü, Allah’a yemin ederim ki, eğer beni satmaya kalkarsan beni kimse almaz, talep gelmez, bayat mal olurum» (bunu çirkinliğini ima ederek söyledi). Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona cevaben: «Fakat Allah katında sen bayat bir mal değilsin, Allah için değerlisin» buyurdu.
Bir keresinde Abdullah ibn Ömer’e soruldu: «Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabı hiç şakalaşır mıydı?» «Evet, fakat aynı zamanda kalplerindeki iman, dağlardan daha büyüktü» cevabını verdi.
Böylece İslam’da, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ve ashabının sünnetinde, şakaya, oyuna, gülmeye ve kahkahaya yer olduğunu görüyoruz. Bir kişinin amacı bir başkasını memnun etmek, üzüntüsünü gidermek, kederini yok etmek ise, bir şaka ve neşe verici bir kelime arzu edilir, hayırsever iş bile sayılabilir. İyi bir şaka, insanların birbirleriyle iletişimindeki gerilimi giderebilir, temas kurulmasına yardımcı olur.
Ancak, daha önce de söylediğimiz gibi, bir şaka ve kahkaha ancak ılımlılık sınırlarını aşmadığı ve İslami edep normlarını ihlal etmediği durumlarda izin verilir ve iyidir.
Şakalarda kabul edilemez bazı ihlallerden bahsedelim.
İlk olarak, şaka yalan olmamalıdır. Bir gün insanlar Hz. Peygamber’e dönerek: «Yâ Resûlallah, bizimle şakalaşıyorsun» dediler.
إِنِّي لاَ أقُولُ إِلاَّ حَقًّا
«Vallahi sadece gerçeği söylüyorum» -cevap verdi Hz. Peygamber
(at-Tirmizi; 1900)
Muhatapları güldürmek için yalan söyleyemezsiniz. Yalan, alçak bir iştir, Müslümana yakışmaz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
ویل للذي یحدث فیكذب لیضحك بھ القوم ویل لھ ویل لھ
«İnsanları güldürmek için yalan yanlış konuşan kimsenin vay haline! Onun vay haline! Onun vay haline!»
(Ebû Dâvud, 4990; at-Tirmizi, 2315)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şaka da olsa yalan söylemeyi reddetmeye teşvik ederek şöyle buyurdu:
أنا زعیم ببیت في وسط الجنة لمن ترك الكذب وإن كان مازحا
«Şakadan da olsa yalan söylemeyen kimseye, cennette köşk verilmesine kefilim.»
(Ebû Dâvud, 4800; at-Tirmizi)
İkinci ihlal, bir kişinin birisiyle şaka yaparken, onu aldatması ve dolandırması.
Üçüncü ihlal, bir kişi üzerinde zorbalık, alay, saldırganlık içeren şakalardır. Bir şaka rahatsız etmemeli, incitmemelidir. Birinin görünüşü, şekli, boyu, sesi, yürüyüşü, kökeni vb. ile alay edemezsiniz. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
«Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin; zira onlar kendilerinden daha iyi olabilirler.»
(Kur’an-ı Kerim; Hucurât, 49:12)
Yani gülünen, Allah katında kendisine gülenden daha hayırlı olabilir.
Bazı insanlar, tanıdıkların çevresindeyken, birileriyle ilgili alay etmeye, arkasından onun hakkında kötü konuşmaya, gülmeye ve katılımcıları güldürmeye başlarlar. Allah, şakacıktan bile olsa başkası hakkında kötü konuşmayı kesinlikle haram kılmıştır. Kur’an’da şöyle denilir:
«Birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir!»
(Kur’an-ı Kerim; Hucurât, 49:12)
Cenab-ı Hak, bu âyet-i kerimede, bir kimseye arkasından konuşmanın, ölen din kardeşin etini yemek kadar iğrenç olduğunu bildirmiştir.
Şaka bir tür haram davranış olmamalı, bir tür günah işleyip şaka olduğunu, bunun bir oyun ve eğlence olduğunu söyleyemezsiniz.
Hiçbir durumda birinin eşyasını gizlice alarak sahibine şaka yapmak isteyemezsiniz. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur ki:
لا یأخذ أحدكم متاع صاحبھ لاعبا ولا جادا فإذا أخذ أحدكم عصا صاحبھ فلیردھا إلیھ
«Hiçbiriniz yoldaşınızın eşyasını şakayla ya da ciddi olarak almasın. Biriniz arkadaşının sopasını bile alırsa, ona geri versin.»
(el-Buhari 241; at-Tirmizi 2160)
Bu nedenle, bir başkasının malını ne ciddi olarak alabilirsiniz (çünkü hırsızlık olur) ne de şaka olarak. Neden şaka olarak alamazsınız peki? Çünkü insan, kaybolan şey için endişelenmeye başlayacak, kaybolduğu için üzülecektir. Ya da çok daha kötü şeyler olabilir. Kayıp eşyanın sahibi, masum bir kişinin hırsızlık yaptığından şüphelenmeye başlayabilir ve hatta belki onunla tartışabilir. Bir Müslümanın kardeşine bu kadar zarar vermeye hakkı var mı? Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında bir grup insan Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte seyahat ediyorlarmış. İçlerinden biri uyuyakalmış. Sonra bir başkası ona şaka yapmak isteyerek, yanına gitmiş ve ipini almış. Adam uyandığında korkmuş ve üzülmüş. İnsanlar gülmeye başlamışlar. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlara neden güldüklerini sormuş. Uyurken eşyasını aldıklarını, uyandığında da onun korktuğunu anlatmışlar. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
لایحل لمسلم أن یروع مسلما
«Müslümanın bir Müslümanı korkutması caiz değildir.»
(Ebû Dâvud 5004; Ahmad 23064)
Yani şaka amaçlı olsa bile. Bazıları, arabalarıyla üzerlerinden geçmek istiyormuş gibi davranarak ya da havai fişek patlatarak veya köşede saklanıp ve birden çığlıkla ortaya çıkarak insanları korkutur. Bütün bunlar İslam’da yasaklanan tamamen kabul edilemez şakalardır. Bir Müslüman için din kardeşleri dokunulmazdır, onları korumalı ve saygıyla davranmalı.
Ayrıca şakaların ve kahkahaların bir insanın hayatında çok fazla yer kaplamaması gerektiğine kesinlikle dikkat edilmelidir. Soytarılığı mesleğiniz yapamazsınız. Her zaman gülüp şaka yapamazsınız. Bir insanın konuşmasındaki şaka, yemekteki tuz gibidir, fazlası zarardır. Şakalar ve gülme isteği, insanı dinî vazifelerden, Allah’ın haklarını ve insan haklarını gözetmekten alıkoymamalıdır. Bazı insanlar şakalara, komik sohbetlere o kadar kapılırlar ki namazı, anne babaya yardım etmeyi, Allah’ı anmayı unuturlar. Şakalar ve kahkahalar insanın amacı olmamalıdır. Zaman zaman psikolojik rahatlama ve ruhsal rahatlama için kullanılan araçlardan başka bir şey değildirler. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur ki:
لا تكثر الضحك فإن كثرة الضحك تمیت القلب
«Fazla gülme, çünkü çok gülmek kalbi öldürür.»
(at-Tirmizi 2305; Ahmad 8095)
Bir insan sebepli veya sebepsiz olarak çok sık ve ölçüsüz gülerse, kalbi karanlıkla kaplanır ve hatta ölür. Üstelik, ölümün, kabirde meleklerin sorguya çekilmesinin ve yeryüzünde işlenen işlerin hesabının kendisini beklediğini bilen biri nasıl devamlı gülebilir? Gülmek caiz bir şeydir, fakat her şeyde olduğu gibi onda da aşırılık haramdır. Peygamberi ve ashabını örnek alan kimse hiçbir şeyde hata yapmaz.
Cenab-ı Hak, Resulünün yolundan gitmekte hepimize yardım etsin, rızası ve mükâfatıyla bizleri sevindirsin. Âmin.
Son yorumlar