53. HASTA ZİYARETİ. MUTLULUĞUN ANAHTARI

Share

 

Bugün, sevgili izleyicilerimiz, Allah’ı hoşnut eden bir şeyden bahsedeceğiz, ki bu, bizden fazla çaba gerektirmeyen, ancak büyük fayda sağlayan bir iştir. Hastayı ziyaret etmekten bahsedeceğiz. Hastalıklar dünyevi hayatımızın vazgeçilmez bir bileşenidir. Bu dünya, bir bakıma, mutluluk yurdu olan Cennet ve keder yurdu olan Cehennem olmak üzere iki yer arasında yer almaktadır. Cennette sadece neşe, huzur ve mutluluk vardır, orada hastalık ve ıstırap yoktur. Aksine, cehennemde sadece acı ve dayanılmaz bir azap vardır. İşte bu dünyada, insanın sınandığı geçici bir konak noktasıdır, burada sevinç, keder, mutluluk, ıstırap, huzur ve kargaşa vardır. Buradaki neşe -üzüntü, korku -güvenlik, keder -esenlik ile değişir ve tam tersi. Bu dünya hayatında zevk ve mutluluk aldığımızda, güzel ve göze hoş gelen bir şey gördüğümüzde, bu bize cenneti ve sonsuz saadetini hatırlatır ve o’na yönelmeye başlarız ve onu Allah’tan dilemeye başlarız. Acıya, ıstıraba ve yoksunluğa maruz kaldığımızda, Cehennemi hatırladığımızda, Allah’tan kurtuluşu dilemeye başlar ve cehenneme düşmesine neden olacak davranışlardan kaçınırız. Böylece, hastalıklar bu hayatta insanın kaçınılmaz bir yoldaşıdır. Zaman zaman hem kendimizin hem de sevdiklerimizin başına çeşitli hastalıklar gelir ve onların içinde Cenab-ı Hakk’ın büyük bir hikmeti ve planı vardır ki bundan sonraki programlarımızdan birinde bahsedeceğiz inşallah.

Cenâb-ı Hak, biz Müslümanlardan, kardeşlerimizle ilgilenmemizi istiyor ki bunun yollarından biri de hasta olduklarında onları ziyaret etmektir. Hasta ziyareti, Yüce Allah’ı çok sevindiren bir davranışıdır. İslam alimleri, din uzmanları, hasta ziyaretinin Müslümanların müşterek bir görevi olduğunu (farz-ı kifaye), yani hiçbir Müslüman hasta bir kişiyi ziyaret etmezse, onu bilen herkese günah düşer. Yeterince akraba, komşu ve arkadaşının hastayı ziyaret ettiğini bilirsek, o zaman sakin olabiliriz ve bu durumda onu ziyaret etmek bizim için zorunlu olmasa da çok arzu edilen bir davranış olacaktır. Eğer kimsenin ziyaret etmediği bir hasta varsa, örneğin şehrimizde kimsesi olmayan ve onu kimse ziyaret etmiyorsa durumunu öğrendiğimizde, onu ziyaret etmek bizim görevimizdir, çünkü Hz. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bir Müslümanın başka bir Müslümana karşı görevinin hastalıkta onu ziyaret etmek olduğunu söylemiştir. Buyurur:

«Müslümanın Müslümana beş borcu vardır: Selamını almak, hastayı ziyaret etmek, ölüyü yolcu etmek, davete icabet etmek ve aksırana hayır dilemek.»

(el-Buhari, 1240; Müslim, 2162)

Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların, hasta kardeşine bakmamaları ve onu ziyaret etmemeleri yakışmaz. Allah’ın Resulü Muhammed Peygamber şöyle buyurmuştur:

إن لله عز وجل یقول یوم القیامة یا ابن آدم مرضت فلم تعدني قال یا رب كیف أعودك ؟ وأنت رب العالمین قال أما علمت أن عبدي فلانا مرض فلم تعده أما علمت أنك لو عدتھ لوجدتني عنده ؟

«Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur: – «Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.» Âdemoğlu: -Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ: – «Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?

(Müslim, 2516)

Bunu bir düşünün. Hasta bir Müslümanı ziyaret etmeyen kimseye Allah Teâlâ sitemle döner ve: «Ben hastaydım, sen Beni ziyaret etmedin!» der. İnsan şaşıracak, «Sen alemlerin Rabbisin ben seni nasıl ziyaret edeyim!» yani: «Senin hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacın yok ve elbette benim seni ziyaret etmeme de ihtiyacın yok» der. Sen mükemmelsin ve hastalıklar da dahil olmak üzere tüm eksikliklerden, zayıflıklardan ve ahlaksızlıklardan, uzaksın, bunların hiçbiri sende yok! Sonra Yüce Allah bu kişiye salih kullarından birinin hastalığından bahsettiğini açıklar. Allah’ın hoşnutluğu, Yüce Allah’ın mümin ve Allah’tan korkan kullarıdır (Evliya). Böyle kimseler, Cenab-ı Hakk’ta özel bir hesaptadır. Bu nedenle Allah, salih kulunu ziyaret etmeyen kimseye: «Onu ziyaret etmiş olsaydın, Beni yanında bulurdun» der. Böyle bir kul hasta olduğunda, Cenab-ı Hak ona yakındır, yanındadır. Bu, hasta bir kişinin duasına özel bir şekilde cevap verdiği anlamına gelir. Bir hasta sizin için Allah’a dua ederse, Allah’ın onun bu isteğini kabul etmesi çok çok çok muhtemeldir. Böyle bir fırsatı nasıl kaçırabilirsin? Cenab-ı Hak, hastaya ve onu ziyaret edene yakın ise, hastayı ziyaret etmeyi nasıl reddedebilir?

Cennet meyvelerini toplamak ister misin? Böyle bir fırsatınız var. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur:

إن المسلم إذا عاد أخاه المسلم لم یزل في خرفة الجنة حتى یرجع

«Bir Müslüman, hasta bir Müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.»

(Müslim 6528)

70.000 meleğin sizin için dua etmesini isterseniz o zaman hastaları ziyaret edin. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:

ما من مسلم یعود مسلما غدوة إلا صلى علیھ سبعون ألف ملك حتى یمسى وإن عاده عشیة إلا صلى علیھ سبعون ألف ملك حتى یصبح وكان لھ خریف في الجنة

«Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona dua eder. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.»

(at-Tirmizi, 969; Ebu Davud, 3098;)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hasta ziyareti emrini verirken «ziyara» kelimesi yerine Arapça «iyâda» kelimesini kullanmıştır. Ve bu tesadüf değil. «İyada» kelimesi sadece ziyaret değil, tekrarlanan ziyaret anlamına gelir. Yani, mümin kardeşin hasta iken, onu bir defa değil, zaman zaman ziyaret et. Unutulmamalıdır ki, bütün bu hadislerde «hasta» ile, hastalığı evden çıkmasına izin vermeyen kimse kastedilmektedir. Bir kişinin evden çıkmasına ve insanlarla iletişim kurmasına engel olmayan hafif bir hastalığı varsa, onu ziyaret etmenize gerek yoktur, ancak gördüğünüze nasıl olduğunu kendisine sormalısınız. Hasta bir kişiyi ziyarete gidecek olan insanın niyetinin doğru olması gerekir. Amelini, kendisini eğitimli ve ahlaklı insanlara göstermek için değil, Cenab-ı Hakk’ın hoşnutluğunu isteyerek ve elçisinin emrini yerine getirmeye çalışarak yapmalıdır. Ayrıca, hastayı ziyaret ederken, kardeşine iyilik yapmak niyetine olmak gerekir ve bu ziyaret aslında iyi bir şeydir, çünkü hasta kişi, Müslüman kardeşler ona dikkat edip onu ziyaret ettiğinde çok sevinir.

Hastayı ziyaret etmenin bir başka yararı, hastaya tövbeyi hatırlatması, günahların bağışlanması için Allah’a yalvarması ve kendisine bir borcu varsa, borcunun geri ödenmesine dikkat edilmesi gerektiğini, birine haksız yere zulmederse, haksızlığa uğramışa karşı telafi edilmesi gerektiğini hatırlatmaktır.

Hastaya durumu hakkında soru sorulması tavsiye edilir. Ziyaretçi ilim sahibi ise, o zaman, örneğin namazı nasıl kılması gerektiği, namazdan önce nasıl abdest alacağını gibi, ortaya çıkan sorularla başa çıkmasına yardım etmelidir.

Aynı zamanda, özellikle hastalık şiddetli ise, hastaya bir şey sorarken müdahaleci olmamalıdır, çünkü bu hastayı yorabilir ve onu sinirlendirebilir.

Ziyaret sırasında çok uzun süre kalmamalıdır, çünkü hastanın durumu sağlıklı bir kişininkiyle aynı değildir ve bir yabancının uzun süreli varlığı ona yük olabilir. Belki hasta ailesiyle birlikte olmak ister ya da bazı isteklerle yakınlarına yönelmek ister ama bir yabancının varlığında bunu yapmaktan utanabilir.

Ancak hastanın yanında daha uzun oturmanı istediğini ve buna sevindiğini görürsen, onunla kal ve sevindir. Hastanın kalbine neşe ermeye çalış, çünkü üzüntü hastalığı ağırlaştırır ve iyileşme süresini uzatır. Aksine, neşe ve iyi bir ruh hali, Allah’ın lütfuyla daha hızlı iyileşmeye katkıda bulunur. Hastaya, «İyi görünmüyorsun» veya «görüyorum ki önceki ziyaretime göre durumunun kötüleşmiş» deme. Söylediklerin doğru olsa bile bu büyük bir hata olacak. Aksine onu cesaretlendir. Ona bugün durumunun dünden daha iyi olduğunu söyle. Ve bu yalan değil, çünkü fiziksel durumu kötüleşse bile, Müslüman olarak, Allah’ın kulu olarak konumu düzeldi, çünkü geçen gün içinde iyi işlerinin bagajını arttırdı: Beş vakit namazda Allah’tan mağfiret diledi ve «La ilahe illallah» («Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur») sözlerini söyledi. Ayrıca, hastalığın Allah’tan bir imtihan ve günahlardan arınma fırsatı olduğu ve sabrına karşılık büyük bir mükafat olduğu gerçeğiyle onu sevindir. Ayrılmadan önce hastadan izin iste. Saygılı tavrın onu memnun edecek. Ek olarak, senden biraz oyalanmanı isteyebilir ve isteğine cevap verirsen, yine memnun ve sevinçli olacaktır.

Hasta ziyaretinin bir diğer faydasından daha bahsetmeyi unutmayalım. Hasta, acı çeken bir insan gördüğünüzde, Yüce Allah’ın size gösterdiği merhameti hatırlayacak, size verdiği sağlık için O’na şükredecek ve bu hediyenin büyüklüğünü takdir edeceksiniz. Yaradan’ı övecek ve O’ndan size bahşedilen iyilik ve refahın daha uzun sürmesini isteyeceksiniz.

Hasta için dua etmeyi unutma. Bu senin ve onun için iyi. En güzeli Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) bize öğrettiği dualarla Allah’a yönelmektir. Neden mi daha iyi? İlk olarak, böyle yaparak, Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uyduğunuz için bir mükâfat alacaksınız. İkincisi, Yaradan’a yapılan duada Allah’a olan talebin yanlış ifadesinden, hatalarından ve edep ihlalinden kaçınırsınız. Üçüncüsü, Peygamber’in bize öğrettiği dualar, Allah’tan indirilen dualardır, bu yüzden gerçekten istenmesi gerekenleri en iyi şekilde kapsar. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ailesinin hasta fertlerini ziyaret edip sağ elini hastanın vücudunun üzerinden geçirerek şöyle buyurdu:

اللھم رب الناس أذھب الباس اشفھ وأنت الشافي لا شفاء إلا شفاؤك شفاء لا یغادر سقما

«Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiçbir hastalık bırakmasın.»

(el-Buhari, 5675; Müslim, 2191)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) sadece Müslümanları değil, aynı zamanda hasta gayrimüslimleri de ziyaret edermiş. Böylece bir gün kendisine hizmet eden bir Yahudi genç hastalandığında onu ziyaret etti. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına girdi, başına oturdu ve: «İslam’ı kabul et» (yani, tek yaratıcı olan Allah’a teslim ol ve O’nun indirdiği Kur’an’a inan ve O’nun insanlığa gönderdiği son elçi -Muhammed’e uy) dedi. Genç adam, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bu ziyaretinde bulunan babasına baktı ve babası ona: «Ebu’l-Kâsım’ı, yani Hz. Muhammed’i dinle» dedi. Ve böylece çocuk İslam’ı kabul etti. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ondan ayrıldı ve: «Onu cehennemden kurtaran Allah’a hamd olsun» buyurdu. Bir gayrimüslim ziyaretinizin hayırlara vesile olacağını görüyorsanız ve özellikle onun için bir kurtuluş sağlıyorsa, bu fırsatı kaçırmayın. Cenâb-ı Hakk’tan dünya hayatımızda ve ebedî hayatımızda afiyet dileriz. Yüce Allah hastalarımıza şifa versin, günahlarımızı bağışlasın, bize ve ölülerimize rahmet eylesin! Amin.