TÜM SORUNLARIN NEDENİ

Share

Yaradan bizimle hesaplaşmak ve bize hakketitiğimizi vermek için bizi mezarlarımızdan diriltecektir.

وَلِلَّهِ مَا فِی ٱلسَّمَـٰوَ اتِ وَمَا فِی ٱلۡأَرۡضِ لِیَجۡزِیَ ٱلَّذِینَ أَسَـٰۤـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَیَجۡزِیَ ٱلَّذِینَ أَحۡسَنُوا۟ بِٱلۡحُسۡنَى

«Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir.»

Kur’an-ı Kerim, Necm, 53:31.

Ve Cenab-ı Hak bize o günü anlatıyor:

وَيَوْمَ نُسَيِّرُ الْجِبَالَ وَتَرَى الْأَرْضَ بَارِزَةً وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ أَحَدًا

وَعُرِضُوا عَلَى رَبِّكَ صَفًّا لَّقَدْ جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ بَلْ زَعَمْتُمْ أَلَّن نَّجْعَلَ لَكُم مَّوْعِدًا

وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا

«Bir gün dağları yürüteceğiz ve yeryüzünü dümdüz göreceksin. Hiçbirini geride bırakmaksızın onları da mahşerde toplarız. Artık hepsi sıra sıra rabbinin huzuruna çıkarılmışlardır (onlara): «Andolsun ki sizi ilk defasında yarattığımız gibi (tek başınıza) bize geldiniz. Oysa size asla bir buluşma zamanı tayin etmediğimizi sanmıştınız.». Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, «Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!» dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.»

Kur’an-ı Kerim, Kehf, 18:47-49.

Bu günde sizi Allah’ın azabından yalnızca tek bir şey kurtarabilir ve selamet bahçelerine girmenize yalnızca tek bir şey yardımcı olabilir – sağlıklı ve temiz bir kalp.

یَوۡمَ لَا یَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

إِلَّا مَنۡ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلۡبٍ سَلِیمٍ

«İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün».

Kur’an-ı Kerim, Şuarâ, 26: 88-89

Kalbimiz için en tehlikeli hastalık ise onu zayıf, hasta, kara yapan, sonra da öldüren – günahlar ve itaatsizliktir. Huzeyf’in bildirdiğine göre Rasûlullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur: «Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubuk çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır; dünyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (beşeri değerlerden) kendisine ne yutturulmuşsa, onu (hak veya batıl) bilir.»

Bu hasta ya da ölü bir kalp! Günahlar zarar verir ve çok büyük ve bazen onarılamaz zararlara neden olur. Zehrin bedene verdiğizarardan daha korkunçturlar, çünkü zehirin yapabileceği maksimum şey bir kişiyi öldürmek, yani onu bu fiziksel yaşamdan mahrum bırakmaktır oysa günahlar kaçınılmaz azaplara, sonsuz acılara, bu konuda acı çekmeye yol açar. Günahlar ölüme, yıkıma, yıkılmaya sebeptir. Günahlar musibetlerin, cezaların ve felaketlerin sebebidir. Bu dünyada ve ebedi hayatta günahlardan kaynaklanmayan tek bir kötülük, tek bir acı yoktur.

Söyleyin bana, sular dağların tepelerine ulaşacak kadar yeryüzünde yaşayanların neredeyse tamamını boğan şey neydi? Söyleyin, Hud kavmini deviren ve onları çürük hurma gövdelerine benzeten rüzgarın başına ne getirdi? Söyleyin bana, Samudileri yok eden ve yüreklerini parçalayan o delici çığlığa ne sebep oldu? Söylesenize, Firavun ve halkını ne boğdu? Peki ya Lut halkının yerleşiminin tepetaklak olup tepenin dibe dönmesine ve ardından yukarıdan kayaların düşmelerine ne sebep oldu? Karun neden ailesiyle, eviyle, mallarıyla birlikte yeraltına gömüldü? Cenab-ı Hak neden İsrailoğullarına karşı silahlı ve güçlü bir orduya sahip güçlü düşmanları iki kez gönderdi? Topraklarından bir kez geçtiler, bir süre sonra yeniden haksızlığa döndüklerinde Cenab-ı Hak onlara ikinci kez silahlı ve güçlü bir kavim gönderdi; bunlar onların topraklarından geçerek oradaki her şeyi yok etti.

Bunların tek sebebi – günahlar, yani Yüce Yaratıcıya itaatsizlik. Yüce Allah buyuruyor ki:

كَدَأۡبِ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ وَٱلَّذِینَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَذَّبُوا۟ بِـَٔایَـٰتِ رَبِّهِمۡ فَأَهۡلَكۡنَـٰهُم بِذُنُوبِهِمۡ وَأَغۡرَقۡنَاۤ ءَالَ فِرۡعَوۡنَۚ وَكُلٌّ كَانُوا۟ ظَـٰلِمِینَ

«Firavun hânedanıyla onlardan öncekilerin yapageldikleri gibi bunlar da rablerinin âyetlerini yalanladılar, biz de günahları yüzünden onları helâk ettik. Firavun hânedanını da suya gömdük. Bunların hepsi hak hukuk tanımaz kimselerdi.»

Kur’an-ı Kerim, Enfâl, 8:54.

فَكُلًّا أَخَذۡنَا بِذَنۢبِهِۦۖ فَمِنۡهُم مَّنۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَیۡهِ حَاصِبًا وَمِنۡهُم مَّنۡ أَخَذَتۡهُ ٱلصَّیۡحَةُ وَمِنۡهُم مَّنۡ خَسَفۡنَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ وَمِنۡهُم مَّنۡ أَغۡرَقۡنَاۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِیَظۡلِمَهُمۡ وَلَـٰكِن كَانُوۤا۟ أَنفُسَهُمۡ یَظۡلِمُونَ

«Her birini günahından dolayı cezalandırdık; kiminin üzerine taşları savuran fırtınalar gönderdik, kimini o korkunç ses yakaladı, kimini yerin dibine gömdük, kimini sularda boğduk. Allah’ın muradı onlara kötülük etmek değildi, fakat onlar kendi kendilerine kötülük ediyorlardı.»

Kur’an-ı Kerim, Ankebût, 29:40.

Günümüz İslam ümmetinin durumuna bakın, ne kadar çok kişi küçük günahlar bir yana, büyük günahları bile ihmal etmiyor. Ve Enes (Allah ondan razı olsun) asırlar önce doğruyu söylemiş! Peki bugün insanların durumuna ne demeli? Şöyle demiş: «Sizler muhakkak birçok ameller yapmaktasınız ki, onlar sizin gözlerinizde kıldan incedir. Şu muhakkak ki, bizler Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında onları, helâk edici günâhlardan sayardık.»

Cenâb-ı Hak, bizleri günahlardan, günahları hafife almaktan sakındırıyor. Buyurur:

إِذۡ تَلَقَّوۡنَهُۥ بِأَلۡسِنَتِكُمۡ وَتَقُولُونَ بِأَفۡوَاهِكُم مَّا لَیۡسَ لَكُم بِهِۦ عِلۡمٌ وَتَحۡسَبُونَهُۥ هَیِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِیم

«Bunu da önemsiz sanıyorsunuz; halbuki Allah katında o büyük bir şeydir.»

Kur’an-ı Kerim, Nûr, 24:15.

Ve Peygamber Efendimiz aleyhisselam bizi şu sözlerle uyarıyor:

«Göze önemsiz gibi görünen günahlardan sakın! Çünkü bu günahlar için, Allah tarafından görevlendirilmiş bir görevli vardır. Çünkü küçük günahlar insanda bir araya gelince onu helâk eder. Tıpkı çöl bir arâzîde bulunup da, yanma kavmin işçileri gelen şu adamın hali gibi: O adam ve diğerleri odun taşıyıp üst üste yığarlar ve bir yığın meydana getirirler. Derken odun yığınını ateşe verirler ve (küçük küçük olan, ama bir araya gelince kocaman bir yığın olan bu çalı çırpının ateşiyle) o çölde bulunan bütün canlıları yok eder…»

İyi hadis Ahmad tarafından rivayet edilmiştir (3818).

Maalesef bugün Müslümanların durumu öyledir ki, günahları ihmal ederler.

Günahlar neden bu kadar korkunç bir şeydir? Çünkü günahlar aşağılanmanın, yoksulluğun, sıkıntının ve dar yaşamın sebebidir. Hastalıkların ve çeşitli rahatsızlıkların yayılmasının nedeni budur. Yağmur ya da mahsul kıtlığının olmamasının nedeni budur. Düşmanların saldırarak bize üstünlük sağlamasının nedeni budur. Yüce Allah diyor ki:

وَمَنۡ أَعۡرَضَ عَن ذِكۡرِی فَإِنَّ لَهُۥ مَعِیشَةً ضَنكًا وَنَحۡشُرُهُۥ یَوۡمَ ٱلۡقِیَـٰمَةِ أَعۡمَىٰ

«Kim de beni anmaktan yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayatı olacaktır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.»

Kur’an-ı Kerim, Tâhâ, 20:124.

Yüce Allah bizi uyarıyor! Resulullah bir defasında insanlara hitap etti ve şöyle dedi:

يا معشر المهاجرين، خمس إذا ابتليتم بهن، وأعوذ بالله أن تدركوهن : لم تظهر الفاحشة في قوم قط حتى يعلنوا بها إلا فشا فيهم الطاعون، والأوجاع التي لم تكن مضت في أسلافهم الذين مضوا، ولم ينقصوا المكيال والميزان إلا أخذوا بالسنين وشدة المئونة وجور السلطان عليهم، ولم يمنعوا زكاة أموالهم إلا منعوا القطر من السماء، ولولا البهائم لم يمطروا، ولم ينقضوا عهد الله وعهد رسوله إلا سلط الله عليهم عدوا من غيرهم، فأخذوا بعض ما في أيديهم، وما لم تحكم أئمتهم بكتاب الله، ويتخيروا مما أنزل الله إلا جعل الله بأسهم بينهم

«Ey muhacirler beş şey vardır ki, onlarla imtahan edildiğiniz zaman – ki ben onlara yetişmenizden Allah’a sığınırım. Bir toplulukta fuhuş ortaya çıkarak aleni bir şekilde yapılıpda atalarının zamanında bulunmayan, ağrılar, salgın hastalıklar aralarında yayılmayan, ölçü ve tartılarda eksiklik yapıp da kıtlığa, şiddetli geçim sıkıntısına ve idarecilerin zulmüne uğramayan, mallarının zekatını vermeyip de yağmursuz kalmayan, hatta hayvanlar olmasa, yağmurları tamamen kesilmeyen, Allah’a ve Resulüne verdikleri sözü bozup da Allah’ın, kendileri dışında ki bir takım düşmanları üzerlerine musallat edipde, ellerindeki şeylerin bir kısmı düşmanları tarafından ele geçirilmeyen, İdarecileri Allah’ın indirdiklerinden seçerek O’nun Kitâbıyla hükmetmeyipde, Allah’ın aralarında (ceza olarak) karkagaşa ve iç savaşı yaymadığı yoktur.»

Hadis ibni Mace tarafından rivayet edilmiştir (4019).

Yani bu, Müslümanların kâfirlere güvenlik garantisi vermek suretiyle yaptıkları anlaşmayı ifade etmektedir.

Peki bugün neler oluyor? İnsanlar vize alıyor, böylece güvenlik garantisi sağlanıyor ve sonra bir ülkeye girip patlatmaya, öldürmeye ve arabalarla ezmeye başlıyorlar. Bunu nereden almışlar? Hangi dinden? Bu bizim dinimiz değil! Ve herkese bunun bizim dinimiz olmadığını anlatın! Bu eylemleriyle ne kadar kötülük getiriyorlar! Bunların arkasında kim var? En kötüsü de bazı Müslümanların onları desteklemesi ve bunun normal olduğunu söylemesi. Ancak Resulullah şöyle dedi: «O zaman kendi aralarından değil, sahip oldukları şeylerin bir kısmını alacak düşmanlar gönderilecek.»

Beşincisi ise Peygamber Efendimiz (ﷺ)’in şu sözleriyle ifade edilmektedir: «Eğer önderleriniz Allah’ın indirdiğiyle karar vermezler ve cevabı Allah’ın indirdiğiyle aramazlarsa, o zaman Allah onların arasına düşmanlık eder.»

Şu anda olan da bu! Yüce Allah şöyle diyorsa, nasıl başka türlü olabilir ki:

وَمَاۤ أَصَـٰبَكُم مِّن مُّصِیبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتۡ أَیۡدِیكُمۡ وَیَعۡفُوا۟ عَن كَثِیرٍ

«Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.»

Kur’an-ı Kerim, Şûrâ, 42:30.

Sanki bizim hakkımızda konuşan Peygamber Efendimiz’in aleyhisselam’ın sözlerine bakın:

يوشك الأمم أن تداعى عليكم كما تداعى الأكلة إلى قصعتها «. فقال قائل : ومن قلة نحن يومئذ ؟ قال : « بل أنتم يومئذ كثير، ولكنكم غثاء كغثاء السيل، ولينزعن الله من صدور عدوكم المهابة منكم، وليقذفن الله في قلوبكم الوهن «. فقال قائل : يا رسول الله، وما الوهن ؟ قال : « حب الدنيا وكراهية الموت

«Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır!» buyurmuşlardı. Orada bulunanlardan biri: «O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?» diye sordu. Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: «Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!» buyurdular.»

Ebu Davud’un rivayet ettiği sahih bir hadis (4297).

İnsanlar her zaman Allah’ın rahmetindedir. Birbiri ardına rahmet, birbiri ardına Allah’ın hediyesi! Eğer kişi bunu kaybetmek istemiyorsa, günahlarından tövbe etmesi ve işlememesi gerekir. Çünkü sahip olduğumuz nimetlerden mahrum kalmamızın sebebi günahlardır.

Günahlar kalbi hasta eder, karartır ve öldürür. Sonuçta Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

إن العبد إذا أخطأ خطيئة نكتت في قلبه نكتة سوداء، فإذا هو نزع واستغفر وتاب، سقل قلبه، وإن عاد زيد فيها حتى تعلو قلبه، وهو الران الذي ذكر الله : كلا بل ران على قلوبهم ما كانوا يكسبون

«Kulun günah işlemesi halinde kalbinin üzerine siyah bir nokta konur. Tekrar günah işlerse, kalbini tamamen kaplayacak kadar siyahlık eklenir. İşte bu, Cenab-ı Hakk’ın şöyle buyurduğu kalp üzerindeki örtüdür: «Fakat işledikleri günahların örtüsü kalplerini örtmüştür.»

Tirmizî’nin rivayet ettiği güzel bir hadis (3334).

Bu kalpler bir perdeyle örtülmüştür ve artık iyiliği algılamazlar. Yazıklar olsun böyle kalplere ve bu insanlara acı bir azap var.

فِی قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ ٱللَّهُ مَرَضًاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِیمُۢ بِمَا كَانُوا۟ یَكۡذِبُونَ

«Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır.»

Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2:10.

Ve son olarak günahlar insanların sonsuz ateşe girmelerinin sebebidir. Yüce Allah buyuruyor ki:

وَمَن یَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَیَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ یُدۡخِلۡهُ نَارًا خَـٰلِدًا فِیهَا وَلَهُۥ عَذَابٌ مُّهِینٌ

«Kim de Allah’a ve peygamberine itaatsizlik eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar.»

Kur’an-ı Kerim, Nisâ, 4:14.

Seni uzun süreliğine mi, yoksa sonsuza kadar mı cehenneme sokar? Günahına bağlı.

İnsanlar Yüce Allah’ın huzuruna çıkacaklar! Çıplak, zayıf, endişeli ve kafası karışmış bir şekilde. Orada, şimdi sakinlerini bekleyen öfkeli bir Cehennem olacak. Ve Rab da o gün öfkelenecek!

İnsan oğluna denilecek ki: «Kul, işte amel defterin, oku!» Orada fazladan tek bir harf bulamazsınız, yaptığınız her şey oradadır. O zaman Yüce Allah şöyle emredecektir: «Ey meleklerim, bana isyan eden bu köleyi alın ve onu susuzluk azabı içinde cehenneme atın!» Sonra kötüler cehennem ateşinde yanacak, müminler ve salihler Cenab-ı Hakk’ın sonsuz lütuf bahçelerine yerleşecekler.