RAMAZAN AYI İÇİN HEDEFLER

Share

Ramazan ayında insanın önünde önemli ve hayret verici bir hedef durur. Onu bazı şeylere teşvik etmeli. Bu sözlere aldırmayanın vay haline, çünkü Allah’ın cennetteki vekili onun için azap duasında bulunmuştur. Ve Allah’ın yeryüzündeki vekili göklerdekinin duasına «Amin» demiştir. Meleklerin en iyisi olan Cebrail aleyhisselam, Allah’tan bu tavsiyeyi kabul etmeyenlerin cezasını istedi ve bunun üzerine elçilerin ve peygamberlerin en iyisi Muhammed sallalahu aleeyhi ve sellem, “Amin!” dedi. Cebrail aleyhisselam şu duayla Allah’a yöneldi.

Şüphesiz Ramazan ayı Yüce Allah’ın bir armağanıdır, ancak tüm insanlara değil! Bazıları için bir rahmet kaynağı, bazıları için ise bir ceza kaynağı olabilir. Peygamber Efendimiz’in (sallalahu aleyhi ve sellem) dediği gibi, Ramazan oruç tutan ve namaz kılanlar için bile ceza olabilir:

رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ، وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.”

Hadis-i Şerif ibni Mace tarafından rivayet edilmiştir.

Bu tür insanların kategorisine girmemeye dikkat etmeliyiz.

Ramazan ayı geldiğinde bu döneme ilişkin amaç ve hedeflerinizi belirlemeniz önemlidir. Oruç tutmak her Müslüman için kişisel bir görevdir (farz), ancak yapması gereken tek şey bu değildir.

Bu aydaki bir diğer önemli görev de Yüce Allah’tan bağışlanma almaktır. Eğer kişi bağışlanmayı kazanmak için her türlü çabayı göstermezse, günaha girecektir.

İslam alimleri «Ramazan» kelimesinin «ısınmak» anlamına gelen «ramada» fiilinden geldiğini söylüyor. Neden? Çünkü Ramazan ayı, ona kavuşan kişinin günahlarının yakılması, yani günahlardan arınması gereken bir aydır.

Ramazan Kur’an ayıdır! Kur’an da insana rahmet de olabilir, ceza da olabilir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an’da şöyle buyuruyor:

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا

“Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır.”

Kur’an-ı Kerim, İsrâ, 17:82.

Bu nedenle salih atalarımız, sadece oturup Kur’an okuyup, sonuçlarına katlanmadan kalkmanın mümkün olmadığını söylemişlerdir. İyi ya da kötü her zaman bir sonucu olacaktır!

Bir defasında Ömer ibn el-Hattab (Allah ondan razı olsun) hükümdarlığı sırasında Mekke’ye geldi. Orada Mekke’yi yönetmek üzere atadığı valisiyle görüştü. Ömer İb el-Hattab ona sordu: «Vadi halkına kimi vali olarak atadın?» Vali cevap verdi: “İbn Abzu.”

Ömer İbn ell-Hattab sordu: «İbn Abza da kimdir?» Vali şöyle açıkladı: “İbn Abza azatlılardan biridir.” Ömer İbn el-Hattab şaşkınlığını dile getirdi: «Neden eski bir köle atandı?» Vali cevap verdi: «Çünkü İbn Abza aramızda Kur’an’ı en iyi bilendir.» Ömer İbn el-Hattab, bunun çzerine şöyle dedi:

أَنَّ نَافِعَ بْنَ عَبْدِ الْحَارِثِ لَقِيَ عُمَرَ بِعُسْفَانَ، وَكَانَ عُمَرُ يَسْتَعْمِلُهُ عَلَى مَكَّةَ، فَقَالَ : مَنِ اسْتَعْمَلْتَ عَلَى أَهْلِ الْوَادِي ؟ فَقَالَ : ابْنَ أَبْزَى. قَالَ : وَمَنِ ابْنُ أَبْزَى ؟ قَالَ : مَوْلًى مِنْ مَوَالِينَا. قَالَ : فَاسْتَخْلَفْتَ عَلَيْهِمْ مَوْلًى ؟ قَالَ : إِنَّهُ قَارِئٌ لِكِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ، وَإِنَّهُ عَالِمٌ بِالْفَرَائِضِ. قَالَ عُمَرُ : أَمَا إِنَّ نَبِيَّكُمْ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ قَالَ : إِنَّ اللَّهَ يَرْفَعُ بِهَذَا الْكِتَابِ أَقْوَامًا، وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ

“Nitekim Peygamberiniz aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Allah, bu Kur’an ile insanları yüceltir, bu Kur’an ile de insanları alçaltır. Allah, Kur’an’a sarılan kavimlerin bir kısmını yüceltir, inkar edenleri ise Kur’an’la alçaltır.”

Müslim tarafından rivayet edilmiştir.

Şu ayet üzerinde düşünmek gerekir çünkü çok az kişi onun gerçek anlamının farkında. Yüce Allah buyurur ki:

لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”

Kur’an-ı Kerim, Enbiyâ, 21:10.

Bizim alçalmamız ya da Allah’ın bizi yüceltmesi Kuran’a ne kadar sıkı sarıldığımıza bağlıdır. Bu kutsal kitap bizim onurumuzdur!

Müslümanlar Kur’an ve sünnete uyduklarında saygı görüyorlardı, düşmanlar kutsal metinlerine tecavüz etmekten korkuyorlardı. Ama günümüzde Kur’an ve Sünnet’i ihmal ettikleri için Müslümanların aşağılanmasını izliyoruz.

Onun için bu ayet her zaman dilimizde ve kalbimizde olsun.

لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”

Kur’an-ı Kerim, Enbiyâ, 21:10.

Allah, Kuran’la insanları yüceltir, Kuran’la alçaltır.

Bu ay kişi “Ramazan mektebi” denilen bir okulda eğitim görecek. Bu okuldan mezun olup sınavı geçmesi gerek. Bu nasıl bir sınav? Günahlarının bağışlanması gerekir. Böylece onun bu sınavı geçtiği anlamına gelir.

Hz. Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem’in yedi sahabesi, bir gün onun minberine her zamankinden farklı bir şekilde çıktığını anlattılar. Peygamber Efendimiz aleyhissellam’ın minberi, yani hutbe okuduğu minber üç basamaktan oluşuyordu. Rasulullah, ilk basamağa çıktı ve “Amin” dedi. Sonra ikinci basamağa çıktı ve tekrar: “Amin” dedi, sonra üçüncü basamağa çıktı ve “Amin” dedi. Daha sonra sahabeler, genellikle bunu yapmadığı için Rasulullah’a bunun sebebini sordular. Ve Hz. Peygamber aleyhisselam şöyle açıkladı: “Cebrail bana göründü ve şöyle dedi: “Ey Muhammed, huzurunda adın anıldığı taktirde Allahtan senin için selat ve selam dilemeyen kişi alçalsın (veya cennetten uzaklaşsın), buna «Amin» de. Ben de «Amin» dedim. Sonra ikinci basamağa çıktığımda Cebrail şöyle dedi: «Ya Muhammed! Ebeveynlerinden ikisini veya ebeveynlerinden biri hayatta iken onlar aracılığıyla cenneti kazanmak için onlara iyi davranarak elinden geleni yapmamış kişi aşağılansın (veya “… tüm merhametlerden uzaklaştırılsın…»). De ki: «Amin!» Ben de «Amin» dedim.Ve sonra dedi ki:

رغِم أنفُ امرئٍ أدرك رمضانَ فلم يُغفرْ له ، قُلْ : آمين ، فقلتُ : آمين

«Ramazan ayına kavuşan ama bağışlanmayan kişi aşağılansın.» De ki: «Amin!» Ben de «Amin» dedim.

Hadis el-Bezzar ve et-Taberani tarafından rivayet edilmiştir.

Böylece Cebrail aleyhisselam, Ramazan ayında affedilmeyen, yani affedilmek için elinden gelen her şeyi yapmayan bir kişi için ceza ve aşağılanma talebinde bulundu ve Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) bu dua’ya “Amin” dedi.

Ramazandan önce insan ne yapmalı? Bir hedefe karar vermelisiniz. Bu hedef nedir? Yüce Allah’tan mağfiret almak. Orucun amacı tam olarak budur! Bu dönemde düşmanlarımız, en kötü şeytanlar bile bağlanacak. Her zaman yaptıklarını yapamayacaklar, her zaman olduğu gibi insanı baştan çıkaramayacak ve onu günaha teşvik edemeyecekler. İnsan bu etkiden kurtulacak ve her gece gökten onu cesaretlendirecek bir müjdeci sesi duyulacaktır: “Ey iyiliği isteyen, acele et! Ey kötülüğü arzulayanlar, ondan sakının!”.

Cenâb-ı Hak, insan için bütün şartları yaratmıştır. Allah bizi neden yeme, içme ve mahremiyet gibi dünyevi zevklerden mahrum eder? İnsanın düşüncelerinin özgürleşip Allah’a ibadet edebilmesi için, tok olup su içtiğinde günahlara arzu duyar. Yüce Allah gecelerimizi ise salih ameller ve gece namazı kılmakla meşgul etti.

Cenab-ı Hak, insanın bu mübarek okuldan mezun olması ve sonrasında uyumayan düşmanıyla savaşmaya hazır olması için, bütün zamanlarını hayırlarla dolduran özel bir eğitim programı hazırlamıştır. Şeytan uyumaz! Eğer o uyusaydı, Hasan el-Basri’nin dediği gibi biz de dinlenirdik.

Ana düşmanımızın amacı nedir? İnsanı cennetten, Rabbinin bahçelerinden mahrum etmek istiyor. Bu onun asıl görevi! Bu düşmanla savaş, atamız Adem aleyhisselamın zamanından başlayarak binlerce yıldır devam ediyor. Askerlerin bildiği gibi, bir savaş ne kadar uzun sürerse, onunla savaşmak için o kadar çok sabır gerekir. Ve uğrunda savaşılan nesne ne kadar değerli olursa, ki bu durumda cennetten bahsediyoruz, savaş da o kadar onurlu olur! Düşmanımız ne kadar şaşırtma ve kurnazlık yapma yeteneğine sahipse -ki Şeytan da gerçekten çok kurnazdır- karşılık olarak biz de o kadar kurnaz ve becerikli olmalıyız.

Bu nedenle bu okul faaliyet ve eylem çağrısında bulunmaktadır. Gündüz nefsin arzularını ve nefsani zevkleri tatmin etmekten vazgeçilmeli, gece ise dua ve namaz kılmalı. Bu zamanı ciddiye almanız gerekiyor çünkü yılın sadece 29 ya da 30 günüyle sınırlı. İnsan bunu israf etmemelidir. Allah’ı anmaktan (zikir), istiğfardan, dua ve namaz ile Yüce Allah’a yönelmekten, Kuran’dan, kendisini uzaklaştıran her şeyden vazgeçmelidir. En az bir ay boyunca tüm akıllı cihazları, sosyal ağları, haber sitelerini, TV’leri, programları, dizileri, bilgisayar ve telefon oyunlarını bir kenara bırakmalısınız. Bu, en az on iki ayın birinde gereklidir, çünkü tüm bu eğlenceler kıyamet gününde bize fayda sağlamayacaktır. Kendimizi çıplak, yalınayak ve sünnetsiz bulacağız ve kendimizi çok çaresiz hissedeceğiz.

Nihai çözümün gerçekleşeceği Yargı’da kendini çıplak ve sünnetsiz ve aynı senin gibi insanlardan oluşan bir kalabalığın içinde bulduğun gün, kaçırdığın her saniyeye, boşa harcadığın her nefese pişman olacaksın. Zaten karanlıkta 11 ay geçirdin. Kur’an’ı gerçekte kaç kez okudun? Kaç kez onu tüm kalbinle okudun? Rabbinden af ​​dilediğinde kaç kez ağladın? Düşüncelerin dağılmadan, içtenlikle kaç namaz kıldın? Geceleri kaç kez kalkıp Allah’a dua ettin? Farz namazların nasıl geçti hatırlıyor musunuz? Şimdi etrafına bak! Yaradanın elçisi seninle gökten konuşuyor ama sen onu duymuyorsun. Sana diyor ki: “Ey, kim iyiliği arzuluyorsa, ona koşun! Ey kötülüğü arzulayanlar, ondan sakının!”

Ancak dünya hayatının koşuşturmasına kapılan pek çok insan, Ramazan ayının nasıl başladığını bile fark edemiyor. Raylar boyunca hızla ilerleyen bir tren gibi, hedeflerine, hayallerine ve arzularına kapılıp, maddi zenginlik için çabalayarak hayat boyunca koşmaya devam ediyorlar.

Bazen insanlar ancak Ramazan ayının yarısı geçtikten sonra aklı başına gelir. Veya ayın başında aktif olarak Allah’a ibadet etmeye başlarlar, ancak ortalarına doğru ameellerinde giderek daha halsizleşirler. Ancak bunlar her anın değerli olduğu sadece birkaç gün! Siz farkına bile varmadan Ramazan bitecek ve ona veda etmek zorunda kalacaksınız. Belki bu sizin son ramazanınız olur ve ölüm meleği sizi alıp götürür ki, elinizdeki bu amellerle Allah’ın huzuruna çıkasınız. Bu nedenle Yüce Allah’ın sizi her an alıp götürebileceğini her zaman hatırlamak gerekir. Ve buna hazır olmanız geleceğinizi belirleyecektir.

Peygamber Efendimiz’in (sallalahu aleyhi ve sellem’in)) şu sözlerini düşünün:

إِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِعَبْدٍ خَيْرًا اسْتَعْمَلَهُ «. قَالُوا : وَكَيْفَ يَسْتَعْمِلُهُ ؟ قَالَ : « يُوَفِّقُهُ لِعَمَلٍ صَالِحٍ قَبْلَ مَوْتِهِ

«Allah bir kimsenin hayrını isterse onu yüceltir.» İnsanlar: «Onu yüceltir ne anlama geliyor?» diye sordu. Şöyle cevap verdi: «Allah, insana ölmeden önce salih amel işleme imkânını açar ve sonra bu haliyle onu yanına alır.»

Hadis Ahmad tarafından rivayet edilmiştir.

İşte buyüzden Ramazan ayı, gündüz uykusu ve tembelliğin, gece ziyafetlerinin, boş konuşmaların, gevezeliğin, eğlencenin zamanı değildir. HAYIR! İlk saniyesinden itibaren Kur’an-ı Kerim okunması, namaz kılınması, zekat verilmesi, fakirlerin doyurulması ve yatsı namazı vaktidir. “Bugün yoruldum” diyerek ihmal etme ve “Ramazan sonunda yapacağım…” diyerek gecikme, çünkü asıl görevin Ramazan’dan bağışlanmış çıkmaktır.