Yüce Rab buyuruyor ki:
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
«Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!»
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sahabeleri, bizim için Yüce Allah’ın bu emrinin nasıl somutlaştırılacağına dair en büyük örneği gösterdiler – bazı talihsizlikler, sıkıntılar veya denemeler geldiğinde sabır gösterdiler. Sadece erkekler değil, kadınlar da! Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sahabeleri olan kadınlar, bu sabrın ve Allah’ın takdirine razı olmanın en açık örneklerini bizlere gösterdiler.
Enes ibn Malik’in annesi olan Ümmü Süleym adında bir kadından bahsedeceğiz. Adı Malik olan bir kocası vardı. Enes bin Malik’in babasıdır. Malik, hanımı Ümmü Süleym’e bir keresinde şöyle dedi: «Sanırım bu adam (Muhammed aleyhisselam) şarabı yasaklayacak.» Daha sonra Medine’den ayrılarak Şam’a gitti ve orada bir süre sonra vefat etti. Derken Ebu Talha adında bir adam, Ümmü Süleym’e görücülük yapmak için geldi. Ebu Talha zengin ve etkili bir adamdı. Ümmü Süleym’e evlenme teklifi yaptı ve kadın ona şöyle dedi: «Ebu Talha, senin gibiler reddedilmiyor, ama ben Müslüman bir kadınım ve sen inanmayan bir insansın, bu yüzden seninle evlenemem. İslam’ı kabul edersen bu senden bana evlilik hediyesi olur ve ben bundan başka bir şey istemem…» «Bu meseleyi kiminle çözmeliyim? diye sordu adam. «Resulullah ile» cevap verdi. Daha sonra Ebu Talha, o sırada ashabıyla çevrili olarak oturan Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanına gitti. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ebu Talha’yı görünce orada bulunanlara şöyle dedi: «Ebu Talha geldi ve iki gözü arasında İslam’ın yıldızı parlıyor.» Yani onun İslam’a inandığını ve kabul ettiğini gösteren bir işaret gördü. Ve gerçekten de Ebu Talha, Peygamber Efendimiz’e (ﷺ) yaklaşarak İslam’ı kabul etti ve ardından Ümmü Süleym ile evlendi.
Bu inanç tezahürlerine herkes erişemez. Bir kadın evlilik hediyesi olarak tek bir şey ister; müstakbel kocasının İslam’a geçmesi. Evlendiler ve bir süre sonra hamile kaldı ve Ebu Talha’ya sevimli bir erkek çocuk doğurdu. Hadislerde de söylendiği gibi «gulam sabihan» sevimli, harika bir çocuktu. Ebu Talha çocuğu inanılmaz derecede seviyordu. Çocuk biraz büyüyüp yürümeye başladığında aniden hastalandı. Bu, Ebu Talha’yı çok üzdü ve tamamen morali bozuk bir halde ortalıkta dolaştı. Ebu Talha, âdeti gereği sabah Peygamber Efendimiz (ﷺ)’in yanına gider, sabah namazını orada kılar, akşam da onun yanına giderek akşam namazını onunla kılardı. Ve bir gün akşam Hz. Peygamber (s.a.v)’i ziyaret etmek için evden çıktığında oğlu vefat etti.
Ümmü Süleym peki ne yaptı? Ev halkına, kendisinin bunu yapmak istediğini, kimsenin Ebu Talha’ya çocuğunun öldüğünü söylememesini emretti. Bu kadının bilgeliğine dikkat edin! Kocasıyla ilgileniyor ve onun için üzülüyor. Haberi önce onu hazırlayarak vermek istiyor ki bu onun için şok olmasın. Ayrıca çok sevdiği çocuğunun ölümüne nasıl tepki vereceğini bilemediğinden inancından da korkuyor. Ya kendisi için bu kadar korkunç bir haber duyduğunda, Cenab-ı Hakk’ı kızdıracak sözler söylerse? Bu yüzden herkese şunu söyledi: «Kimse ona söylemesin, bunu sadece ben yapmalıyım!» Ve hazırlamak için çocuğun cesedini aldı. Onu yıkadı, güzel kokulu yağlar sürdü ve sonra onu her zaman bulunduğu odada yatırdı. Sonra Ebu Talha geri döndü ve sorduğu ilk soru şu oldu: «Oğlum nasıl?» Eşi: «Ey Ebu Talha, hastalandığından beri hiçbir zaman bugünkü kadar sakin olmamıştı.»
İki şekilde anlaşılabilecek kelimeler! Sonuçta, bu kelimeleri nasıl anlayabilirsiniz? Kendisini daha iyi hissetmesi, sakinleşmesi, hastalığının geçmesi ya da çocuğun öldüğü şeklinde anlaşılabilir. Ve tabii ki Ebu Talha ilk anlamda kendini daha iyi hissettiğini anlamıştı ki Ümmü Süleym’in aslında aradığı da buydu. Sonra bu sözleri duyan Ebu Talha çok sevindi ve Yüce Allah’a hamd etti. Daha sonra Ümmü Süleym ona akşam yemeği getirdi ve birlikte yemek yediler.
Ümmü Süleym bütün bunlara nasıl dayanabildi? Üzüntüsünü ve kederini nasıl içinde tutabildi? Gözyaşlarına nasıl hakim oldu? Sonuçta, bir kadın böyle anlarda kendini dizginleyemez, çünkü çoğu zaman istemeden, bilinçsizce hissetmeden ağlar.
Yemekten sonra Ebu Talha yatağa gitti, Ümmü Süleym de süslenerek onun yanına yattı. Ve birlikte oldular. kadın eşinin sakinleştiğini ve dinlendiğini görünce ancak o zaman ona bir soru sorar. Şöyle dedi: «Ebu Talha, ne dersin bir süreliğine başkasının kullanmasına izin veren, daha sonra bu şeyin kendisine iade edilmesini isteyen insanlar var. Bu insanlar aldıkları bu şeyi reddedip geri vermeme gibi bir hakları var mı? Ebu Talha şöyle dedi: «Elbette hayır!» Tekrar sordu: «Ebu Talha, bak diyelim bir komşun var ve bu komşu sana bir süre kullanman için bir şey vermiş, sonra geri almak istiyor. Bu şeyi ona geri verir misin? Ebu Talha şöyle dedi: «Allah’a yemin ederim ki, elbette bu şeyi ona geri verirdim!» Dedi ki: «Onu nasıl bir ruh haliyle verirdin?» «Elbette memnun olurum» dedi.
Bunun üzerine kadın şöyle dedi: «Bil ki, Allah sana çocuğunu emanet vermişti, ondan dilediğin kadar zevk almana izin verdi ve sonra onu huzura kavuşturdu, o halde çektiğin acının karşılığını Allah’tan bekle ve sabret.» Ebu Talha, eşinin bu durumu hemen kendisine bildirmemesine kızdı ve ona şöyle dedi: «Neden ben yaptığımı yapana kadar söylemedin de şimdi söyledin?» Fakat Ebu Talha sabır gösterdi ve şu sözleri söyledi: «Gerçekten biz Allaha aitiz ve O’na döneceğiz!»
Sabah namazı vakti geldiğinde Ebu Talha, Peygamber Efendimiz’in (ﷺ) yanına giderek olanları ve Ümmü Süleym’in nasıl davrandığını anlattı. Sonra Hz. Peygamber aleyhisselam ona sordu: «Bu gece yakınlaştınız mı?» Cevap verdi: «Evet.» Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بَاركَ اللَّه لكُما في ليْلتِكُما
«Allah ikinize de bu geceyi mübarek kılsın».
Ve o geceden sonra Ümmü Süleym hamile kaldı ve Peygamber (s.a.v) Ebu Talha’ya: «Çocuk doğduğunda onu bana getir» dedi. Çocuk doğduğunda Ebu Talha onu sarıp Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna getirdi. Peygamber (s.a.v) bir hurma alıp onu çiğnemeye başladı ve ardından çiğnenmiş hurmanın bir kısmını bu çocuğun ağzına koydu. Çocuk dudaklarını yalamaya başladı ve Peygamber Efendimiz aleyhisselam şöyle dedi: «Bak, Ensarlar hurmayı ne kadar seviyorlar.» Peygamber Efendimiz (ﷺ) bununla «tahnik» yaptı, yani çiğnenmiş hurma ile çocuğun damağını yağlayıp ona dua etti. Ona Abdullah ismini verdi.
Süfyan bnu Veyne de, Ensar’dan bir kişinin şöyle dediğini bildirmiştir: «Gördüm ki, sonra dokuz çocukları daha dünyaya gelmiş ve bunların hepsi Kur’an hafiz olmuşlar.» Yani, Cenab-ı Hakk’ın mübarek kıldığı Abdullah’ın, Ebu Talha ve Ümmü Süleym’in torunları olan dokuz çocuğu olmuş ve hepsi Kur’an’ın uzmanı ve koruyucusu olmuş. Cenab-ı Hak, giden çocuğa ve gösterilen sabıra karşılık, ikinci çocuktan dokuz torunun işte böyle bahşetmiş. İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in duasının fazileti böyledir, ve Ümmü Süleym’in gösterdiği o büyük sabır, Allah’ın iradesi önünde tevazu örneğinin sonucu ve meyvesi budur.
Son yorumlar