Sevgili izleyiciler! Allah’ın lütfuyla, geçmiş programımızda sizinle, insanlara ve topluma çok fazla kötülük getiren büyük günahlardan biri olan gıybet hakkında konuşmaya başladık. Biz demiştik ki, bu kişinin hakkında arkasından öğrendiği takdirde hoşuna gitmeyecek bir şeyden bahsetmendir. Gelin sohbetimize devam edelim. Gıybetin sözle sınırlı olmadığını bilmek gerekir. Bildiğiniz gibi gıybet, bir kişinin haysiyetine saldırı, eksikliklerinden ve ahlaksızlıklarından bahsetme, onu insanlara kendisi için hoş olmayan bir biçimde sunma arzusu içerdiği için Yüce Allah tarafından yasaklanmıştır. Bu nedenle, nasıl olduğu önemli değil: doğrudan ifadeler şeklinde veya ipuçları şeklinde, kelimeler şeklinde veya jestler şeklinde, sözlü veya yazılı olarak – bir kişiyi arkasından itibarsızlaştırmayı amaçlayan her şey gıybet – iftira kavramına dahildir. Dinleyin, Peygamberimizin salih eşi hz. Aişe (r.a.) bize ne anlattı. «Bir gün, evimize bir kadın geldi. O gittiğinde elimle kısa olduğunu belirten bir işaret yaptım. Bunu gören Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana:
« اغتبتیھا »
«hakkında gıybet ettin» dedi.
(Ahmad, 25049)
En iğrenç gıybet türlerinden biri, bir insanı taklit etmektir, çünkü daha anlamlıdır, örneğin, yürüyüşünü taklit etmek veya topallamasını veya kekelemesini taklit etmek vb. Bu nedenle, bir gün Hz. Aişe (Allah ondan razı olsun) belli bir kişiyi taklit etmek istediğinde, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle dedi:
ما أحب أني حكیت إنسانا وأن لي كذا وكذ ا
«Karşılığında bana dünyayı verseler bile,bir insanı hoşlanmayacağı bir şey ile nitelemeyi ve taklit etmeyi kesinlikle sevmem.»
(at-Tirmizi, 2502; Ebu Davud, 4875)
Yazılı olarak (mektupta, SMS mesajlarında vb.) bir kişiyi alaya almak gıybet türlerindendir, çünkü yazı dili konuşma diline benzer.
Aslında gıybet birçok farklı biçimde ifade edilebilir. Bunlardan en iğrenç olanı, iki büyük günahı aynı anda birleştirendir: iftira ve ahlaksız, gösterişli dindarlık. Örneğin bir insanın sadece küfür etmekle kalmayıp aynı zamanda gösteriş yapmakla uğraştığı zaman şu gibi konuşmalar meydana gelebilir: «Bizi, hükümdarlara yalvarmaktan ve dünya mallarına karşı yarışmak gibi bir alçaklığa uğratmamış olan Allah’a hamdolsun.» Ve ya: «Allah bizi böyle utanmazlıktan korusun.» Bu durumda insanın amacı, orada bulunmayan kardeşini rezil etmektir, fakat insanlara, amacının Allah’ı tesbih etmek ya da Allah’a dua etmek olduğunu iddia eder. Bazen insan iftiraya övgü cübbesi giydirir. Bir insanı karalar ama onu övüyormuş gibi yapar. Mesela şöyle der: «Falanca iyi bir adamdır, akıllıdır, Allah’a çok güzel ibadet eder, Kuran okurdu ama birdenbire ne yazık ki rahatladı, eski şevkini kaybetti. Hepimizin başına gelen onun da başına geldi – sabırı eksildi.» Bu sözleri işiten, konuşanın samimiyet ve iyi niyetle dolu olduğunu zanneder ama aslında amacı karalamak ve iftira etmektir. Ayrıca kendisinden, zayıflığından bahseder ve sanki kendini suçlar gibi yapar ama aslında kendini över, kendisini insanların gözünde bir tür mütevazı, özeleştirel, kendini suçlayan dürüst bir adam olarak sunmak ister. Böylece aynı anda üç aşağılık eylemde bulunur: iftira, gösteriş ve kendini övme.
Bazen bir kişi biri hakkında şöyle der: «Ona olanlar için çok üzgünüm, anlamsız davranışlarından dolayı çok üzgünüm. Allah’tan onu düzeltmesini ve ona doğru yolu göstermesini dilerim! Aslında kardeşi için endişelendiği yalan ve duası sahte. Eğer gerçekten endişelenip namaz kılsaydı, bunu başkalarından gizli yapardı.
Yani, gıybetin birçok tezahürü vardır. Çeşitli şekillerde büyüyebilir ve kişinin kendisinin ayırt etmesi zor olan çeşitli görüntülere bürünebilir, takva ve iyilik cübbesi giyebilir. Bu nedenle çok dikkatli olunmalı ve ne zaman bir kişi hakkında bir şey söylenecekse, kendinize şunu sormalısınız: Beni etkileyen nedir? Gerçek hedeflerim neler? Sözlerim üstü kapalı bir iftira mı? Şeytan beni bir kez daha imanla kardeşimin etini yeme gibi büyük bir günaha mı itiyor? Allah’ın kalplerimizde gizliden gizliye yaptıklarımızdan haberdar olduğunu daima hatırlayın.
Şimdi bir insanı genellikle iftira atmaya iten şeylerden bahsedelim, onu buna iten nedenler nelerdir? Bunun gibi pek çok sebep var ama biz bunlardan sadece yedi tanesini dile getirmekle yetineceğiz.
İlk ve en önemli sebep, takva eksikliğidir, Allah’ın yasaklarını çiğnemekten ve O’nun azabından korkmamaktır. Kalbi Allah’ı onurlandıran ve onu yücelten, Yaratıcının sürekli gözetiminde olanı hatırlayan kişi, kendisine öfkelenecek bir şey yapmaktan, söylemekten veya planlamaktan çekinir.
İnsanları küfür etmeye iten ikinci sebep, kalblerinde saklanan birine karşı öfke ve bu öfkeye bir çıkış yolu verme arzusudur. Her nefsinde kendisine karşı bir öfke patladığında, kendisine yöneltilen bir iftirayla onu söndürmeye çalışır.
Küfür etmenin üçüncü, çok yaygın nedeni, insanları memnun etme ve sevdikleri konuşmayı destekleme arzusudur. Bu nasıl oluyor? İnsan, birlikte bulunduğu insanların, birinin arkasından konuşarak keyif aldıklarını görür ve bilir ki onları kınamaya başlar ve «ilginç» konuşmalarını keserse, artık ondan hoşnutsuzluk duyacaklarını ve ondan kaçınacaklarını anlar. Böylece onları günahlarında destekleyerek, onlara uyum sağlar ve bu şekilde insanlarla iyi ilişkiler kurduğuna ve onların hoşnutluğunun kazanıldığına inanır.
İnsanları küfür etmeye iten dördüncü sebep, başkalarını küçümseyerek kendilerini başkalarının gözünde büyütme arzusudur. Örneğin, bir kişi birinden şöyle der: «O bir cahildir, hiçbir şeyi anlamıyor», böylece üstünlüğünü vurgulamak istiyor.
Birçoğunu iftira atmaya teşvik eden beşinci sebep kıskançlıktır. Kıskanç bir insan, insanların başka birini övmelerine, ona hayran olmalarına, onu sevmelerine ve saygı duymalarına, onu dinlemelerine dayanamaz ve insanların onun hakkında hayal kırıklığına uğrayacağını umarak onun hakkında kötü konuşmaya başlar.
Altıncı sebep, insanları eğlendirme arzusudur. Bir kişi, başkalarını güldürmek isteyerek biri hakkında aşağılayıcı şeyler söylemeye veya onun parodisini yapmaya başlar. Hatta bazıları bunu meslek ve para kazanma yolu haline getiriyor.
Yedinci sebep, kişinin farkındalığını gösterme, olup biten her şeyin farkında olduğunu gösterme arzusudur.
Şimdi gelelim bir başka konuya: Birinin arkasından kötüleyici sözler söylemek herzaman yasak mı (haram) yoksa istisnalar var mı? Evet var. Birinin arkasından konuşmak, bazı doğru, dinen tasdik edilmiş amaçlar için gerekliyse ve bu hedeflere başka türlü ulaşılması mümkün değilse makbuldür. Bu tür altı istisna vardır:
Birinci istisna: Kişi haksız yere zulme uğradığı durumlarda. Bu durumda hükümdara, hakime veya başka bir yetkiliye başvurarak zalimi şikayet edebilir. Ve gıybet haram olmaz.
İkinci istisna: Bir kimse günahkar, kınanacak, dinsizlik bir şey yaptığında ve onu durduramayacağınızı bildiğiniz halde onu etkileyebilecek ve onu günahtan koruyabilecek birinden yardım istemek. Bu nüfuzlu kişiye dönüp, «Falanca şunu şunu yapıyor, onu zapt et, engel ol, onunla konuş» diyorsun. Aynı zamanda amacınız günahı durdurmak, yanlış olanı ortadan kaldırmaktır. Farklı bir amacınız varsa, eyleminiz yine gıybet olacaktır.
Üçüncü istisna, sizinle bir kişi arasında ortaya çıkan belirli bir konuda fetva (yani dini görüş) almanız gerektiği zamandır. Bu durumda, din bilgisine sahip ve dini sorulara cevap vermeye yetkili olan bir kişiye sorabilirsiniz, örneğin: «Kardeşim veya amcam bana karşı şunu yapıyor. Buna hakkı var mı? Haklarıma saygı duymalarını nasıl sağlayabilirim?». Aynı zamanda, soruda belirli kişilerden bahsetmemenin, soruyu dolaylı olarak sormanın daha iyi olduğunu belirtmek isterim, örneğin: «Bir kişinin kardeşi veya yeğeni ile ilgili olarak bunu yaptığı durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dördüncü istisna, müminleri kötülüklerden sakındırmak ve onlara güzel, samimi öğütler vermek lâzım olduğu zamanlardır. Nasıl bir örnek verebiliriz? Diyelim ki birisiyle ortak iş kuracak, kızını evlendirecek veya kendisi evlenecek bir kişi size geliyor ve sizden tavsiye istiyor. Bu durumda, iş yapmaya veya evlenmeye karar verdiği kişinin sahip olduğu iyi ve kötü yönlerinden bahsetmekle yükümlüsünüz, ancak bunu samimi amaçlarla yapmanız ve sadece konyla ilgili eksikliklerden bahsetmeniz şartıyla.
Beşinci istisna, birisi açıkça ve hiç çekinmeden bir günah işlediğinde veya insanlara bir sapkınlığa olan bağlılığını açıkça bildirdiğinde olur. Örneğin, bir kişi açıkça içiyorsa, bunu insanlardan hiçbir şekilde gizlemiyorsa ve hatta bununla gurur duyuyorsa, bundan söz etmek bir gıybet değildir, ancak diğer kötülüklerinden ve yanlışlarından söz etmek yasaklanmıştır.
Altıncı ve son istisna, kişinin bir tür fiziksel engelinin takma adı haline gelmesi ve aksi takdirde kimden bahsettiklerini açıklamanın imkansız olduğu durumlar. Örneğin, siz onun adına «Sağır» lakabını ekleyene kadar insanlar hangi Ahmet’ten bahsettiğinizi anlayamadıkları durum. Ancak hiçbir durumda bu lakap, bir kişinin haysiyetini aşağılamak amacıyla kullanılmamalıdır. Ek olarak, fiziksel kusurla ilişkili takma adı kullanmadan yapabiliyorsanız, bu daha iyidir.
Bu korkunç günahı -gıybet günahını- zaten işlediyseniz, bunun kefaretini nasıl ödeyebilirsiniz? İlk adımınız Allah’a tövbe etmenizdir. Tövbe dört şartı yerine getirmelidir. İlk önce samimi olmalı, sadece Allah rızası için yapılmalı. İkincisi, yaptığınız şey için gerçekten pişmanlık duymalısınız. Üçüncüsü, gıybet günahını işlemekten derhal vazgeçmelisiniz. Dördüncüsü, bir daha asla o günaha dönmemeye kararlı olmalısınız.
Ardından, hakkında gıybet ettiğin kişiyle ilgili düzeltmeler yapmalısın. Nasıl yapılır? Onun hakkında kötü şeyler söylediğini öğrenmiş ise, yanına git ve yaptığından ne kadar pişman olduğunu söyle, seni affetmesini iste. Onunla ilgili konuştuklarınız kulağına gitmediyse, ona bahsetmeseniz daha iyi olur, çünkü bunları öğrendikten sonra çok üzülebilir, şok olabilir veya sizden nefret edebilir ve affedemeyebilir. Bu durumda, onu affını kazanmak için şunları yapmak daha iyidir: önce onun için dua edin ve Allah’tan günahlarını bağışlamasını isteyin; ikincisi, onun hakkında kötü konuştuğunuz o toplumda onun faziletlerinden bahsedin ve onu övün.
Bu korkunç gıybet sevgisi hastalığından nasıl kurtulunur?
Gıybet ve iftira belasından kurtulmak için ne yapılmalıdır? Ne zaman dilin bir şey söylemek üzere dönecek olsa, şu altı şeyi hatırla:
1. İftira atan kişi, Cenab-ı Hakk’ın gazabına, kin ve azabına uğrar. Az sonra ağzınıza nemli toprağın dolacağını ve Allah’ın kullarını yalnız bırakmadığınız için sizden hesap soracağını daha sık hatırlayın.
2. Birinin gıybetini edersen, yaptığın iyilikler gıybet ettiğin kişiye gider, yoksa onun günahları sana gelir.
Bir gün Hasan el-Basri’ye bir kişinin kendisine iftira attığı söylendi. Bunu duyan Hasan adama bir hediye yollamış. Sonra bu adam Hasan’a geldi ve şöyle sordu: «Sana iftira atıyorum ve sen bana bir hediye mi gönderiyorsun?». «Ama sen bana iyiliklerini verdin ve ben de sana teşekkür etmek istedim,» diye açıkladı Hassan.
Bir başka ünlü imam Abdullah ibn el-Mübarek şöyle dedi: «Birine iftira atmak isteseydim, anne babama iftira atardım çünkü onların sevaplarımı alma hakları daha fazladır.»
3. Birini çekiştirmek yerine kendi ahlaksızlıklarınızı düşünüp düzeltmeniz daha iyi değil mi? Ahlaksızlıklarla dolu biri başkalarını nasıl karalayabilir?! İbn Mes’ud’un kendisine: «Allah’ın Resulü seni görseydi, seni kesinlikle severdi» dediği büyük salih adam er-Rabi ibn Hüseym’e soruldu:
«Neden hiç kimse hakkında dedikodu yapmıyorsun?» Cevap verdi: «Kendimden henüz memnun değilim, başkaları hakkında nasıl konuşabilirim?»
4. Eğer dedikodusunu yaptığın kişinin kusuru sende yoksa, bunun için Allah’a hamd et ve o kişinin kusurundan belki kat kat daha ağır olan gıybet günahı ile kendini lekeleme. İmam Malik şöyle dedi: «Bu şehirde (yani Medine’de) kusurları olmayan insanlar buldum, ancak insanlarda kusur bulmaya başladılar ve böylece kendileri kusur sahibi oldular. Ve kusurları olanları buldum, onlar da başkalarının kusurlarını örttüler ve kendi kusurları da unutuldu.
5. Kardeşin hakkında gıybet edeceksen, o zaman bu, aynı öldüğünde onun etini yemek gibi olduğunu unutma.
6. Gıybetten ve bunun neye yol açtığından bahseden ayet ve hadisleri sık sık hatırlayın. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir keresinde insanlara şöyle dedi: «Mahvolan kimdir bilir misiniz?» Halk, «Evet, parası ve mülkü olmayandir» dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:» Benim topluluğumda mahvolmuş olan, Kıyamet gününe namaz, oruç ve zekatla gelen, ancak birine küfür ettiği, diğerini rezil ettiği, üçüncüsünün malına tecavüz ettiği, kanını döktüğü ve ona vurduğu ortaya çıkacak olandır. Sonra da sevaplarını hepsine dağıtacak ve eğer borçlarını ödemeden önce sevapları tükenirse, onların günahlarını alacak, sonra da cehenneme atılacaktır» dedi.
Sonuç olarak şunu hatırlatmak isterim ki, eğer birisi sizin huzurunuzda din kardeşiniz hakkında kötü konuşursa, gıybeti durdurmak ve kardeşinizin namusunu korumak sizin görevinizdir. Unutmayın ki, müminlerin etini yiyeni durdurmazsanız, bir dahaki sefere sizin etinizi çiğner ve sizin namusunuzu ondan koruyacak kimse olmaz. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
من رد عن عرض أخیھ رد لله عن وجھھ النار یوم القیامة
«Kim din kardeşinin ırzını/namusunu (ve şerefini) onun gıyabında müdafaa ederse, Allah kıyamet günü onu cehennem ateşinden uzaklaştırır.»
(at-Tirmizi, 1931; Ahmad, 27583)
Dedikoducuyu durduracak cesaretin yoksa, en azından davranışını tüm kalbinle kına ve sohbeti hemen başka bir konuya çevir veya oradan ayrıl. Ne yazık ki birçoğu tam tersini yapıyor: Bir mümin kardeşi hakkında önlerinde kötü şeyler söylense, onun namusunu savunmak yerine ateşe körükle gidiyor ve ona bir gıybet daha ekliyor. Rivayete göre, İsa bin Meryem (Meryem oğlu İsa aleyhisselâm) ashabına dönerek şu soruyu sormuştur: «Uyuyan bir kimsenin, rüzgârının edep yerlerinden bir kısmını açığa çıkardığını görürsen, onun ayıbını örter misiniz?» «Tabii ki!» sahabeler cevap verdi. «Hayır, siz edep yerlerinin örtülen kısmını da açığa çıkarırsınız,» diye itiraz etti Isa (a.s.). «Allah’a hamdolsun, bunu nasıl yaparız?» – şaşırdı sahabeler. «Yanınızda bir insandan bahsedildiği zaman, onunla ilgili en kötü olandan bahsetmez misiniz? Böylece onun kapalı ayıbının bir kısmını da açığa çıkarmış olursunuz!»
Allah hepimizi bu iğrenç günahtan korusun, hepimizi sevdiği ve razı olduğu şeylere iletsin. Gönüllerimize temizlik versin, çünkü O onların Rabbi ve Koruyucusudur.
Son yorumlar