TEFEKKÜR

Share

Yüce Yaradanın kitabında bizi tefekküre teşvik eden pek çok ayet vardır. Tefekkür düşünmek demektir. Bu ayetler bizlere hatırlamanın, düşünmenin ne kadar önemli ve değerli olduğunu, ne kadar büyük faydalar içerdiğini anlatmaktadır.

Yüce Allah buyurur:

قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُم بِوَاحِدَةٍ أَن تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَى وَفُرَادَى ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَّكُم بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ

«De ki: «Size tek bir öğüt vereceğim: Allah için, başkalarıyla birlikte veya tek başınıza şöyle bir durup düşünün!»

Kur’an-ı Kerim, Sebe’, 34:46.

Cenâb-ı Hak, Kitabında düşünmeyi ve düşünen insanları övüyor. O şu sözleriyle tefekkül eden insanların konumunu belirtmektedir:

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

«Aklınızı kullanasınız diye Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.»

Kur’an-I Kerim, Bakara, 2:242.

Ve Allah buyurur:

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

«İşte bunda düşünen bir topluluk için büyük ibret vardır.»

Kur’an-ı Kerim, Nahl, 16:11.

Ve Allah yine buyurur:

أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنفُسِهِمَ

«Kendi kendilerine bir düşünmezler mi?»

Kur’an-ı Kerim, Rûm, 30:8.

Ve buyurur:

وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

«İşte bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.»

Kur’an-ı Kerim, Haşr, 59:21.

Kur’an-ı Kerim’de bu manaya gelen pek çok ayet vardır. Cenab-ı Hak, akıl sahibi olan evliyalarını böyle övmektedir. Ne için? Düşündükleri için!

Allah buyuruyor ki:

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ

«Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır.»

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

«Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) «Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!»

Kur’anı-Kerim, Âl-i İmrân, 3:190-191.

Ve Cenab-ı Hak bizi düşünmeye (tafekkür’e) çağırıyor ve teşvik ediyor. Neden? Çünkü düşünmek tüm güzel şeylerin anahtarıdır. Bu, mutluluğun temeli ve insani ıslahın başlangıcıdır, çünkü tüm erdemlerin kaynağıdır. Her şey düşünmekle başlar!

Bir insanın düşünmesi gerekir. Sonuçta ayette şöyle deniyor: «…Allah için durup düşünün…». Bu, kalkıp orada durmanız gerektiği anlamına gelmez. Anlamı, samimi bir niyetle, ikişer ikişer veya birer birer Allah’ın huzuruna çıkılmalıdır. Neden iki ya da bir? Çünkü insan, çok sayıda insan bir araya geldiğinde değil, yalnız olduğunda veya iki kişi olduğunda daha iyi düşünür.

Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: «…ve düşünün…» çünkü bu, tüm başlangıçların başlangıcıdır ve Cenab-ı Hakk’a gönülden yapılan ibadetlerin en büyüklerinden biridir. Sonuçta ibadet hem organlarla ve dille hem de kalple olur ve bu en önemli ibadetten biridir. Düşünmekte kalbe yapılan ibadetlerden biridir ve kişiyi gaflet halinden uyanışa taşıyan güçtür. İnsan düşünmeye başladığında uyanır. Düşünmek, insanı günahlardan Cenab-ı Hakk’a teslimiyete, zillet halinden yüceliğe götüren şeydir. Onu bazı kötü amel ve fiillerden, bazı çirkin ve aşağılık hallerden uzaklaştırıp yüksek derecelere getirir, yüksek yerlere ulaştırır.

Düşünmeniz gerek! Cenâb-ı Hakk’ın büyüklüğünü, kullarını gördüğünü ve izlediğini, onları işittiğini, O’nun Aziz olduğunu, her şeyi bilen olduğunu düşünün. Allah’ın büyüklüğünü ve kemal sıfatlarını düşünmek, sizi O’na isyan etmekten alıkoyacaktır. Bu nedenle Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء

«Kulları içinden ancak bilenler, Allah’ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar.»

Kur’an-ı Kerim, Fâtır, 35:28.

Düşün! Zaten yakın olan ve mutlaka gelecek olan sonsuz yaşamı düşün. O senin gerçek hayatın! Bu nedenle onu, zevklerini düşün. Yüce Allah’ın oradaki velileri için ne güzel nimetler ve mükâfatlar hazırladığını düşün. Bu düşünceler seni sonsuz yaşamınıza hazırlanmaya itecektir.

Bu dünyayı düşün! Dünyevi yaşamın aşağılığı, geçiciliği ve kırılganlığı hakkında düşün ve o zaman dünyevi yaşam asıl endişen olmaktan çıkacakешк.

Günahları ve nekadar tehlikeli olduklarını düşün! Bu dünyada ve ebedi dünyada ne kadar iğrenç sonuçlara yol açtıkları hakkında düşün. Bu, Yaradanına itaatsizlik ederek günah işlemekten sakınmanı sağlayacaktır.

İbadeti düşün, çünkü Yüce Allah bizi bunun için yarattı ve bu dünyaya getirdi. Bunu düşündüğünde, Cenab-ı Hakk’a ibadetini en güzel şekilde yerine getirebilmek için kendinle mücadele etmeye başlayacaksın.

Yüce Allah’ın etrafında yarattığı dünyayı düşün. Bak her şey ne kadar güzel ve uyumlu! Etrafında ne kadar göz kamaştırıcı işaretler olduğuna bak! Yarattığı evrende bak ne kadar değişmez ve açık deliller var! Ve eğer kalbin uyanmışsa, tüm bu büyük işaretler kalbin için öğüt haline gelecektir.

Allah’ın ayetlerini ve rahmetini düşünmek çok önemli bir ibadettir. Bu, insanın kalbini Yüce Allah karşısında alçakgönüllü hale getiren, kalbini Yüce Yaradanın büyüklüğüne ve kemaline imanla dolduran bir ibadettir. İşte bu nedenle Cenab-ı Hak, Kur’an’da göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünen akıl sahibi kişileri övmektedir. Bu yansımanın sonucunda dudaklarından güzel bir dua çıkar. Onlar derler ki:

رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

«Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!»

Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmrân, 3:191.

Evrenin bu görkemli büyüklüğünü yaratan, devasa, çok seviyeli, yanan ve köpüren ateşli bir oluşumu – cehennemi de yarattı, ve bu evrenin uygun yerinde bir yere yerleştirdi. Cehennem şu anda var, onun için düşün ey Allah’ın kulu!

Peygamber Efendimiz aleyhisellamın amcasının oğlu olan İbni Abbas şöyle anlatır:

قَالَ: بِتُّ عِنْدَ خَالَتِي مَيْمُونَةَ، فَتَحَدَّثَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَعَ أَهْلِهِ سَاعَةً، ثُمَّ رَقَدَ، فَلَمَّا كَانَ ثُلُثُ اللَّيْلِ الآخِرُ، قَعَدَ فَنَظَرَ إِلَى السَّمَاءِ، فَقَالَ: إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الأَلْبَابِ

«Bir keresinde, geceyi Resûlullah’ın (s.a.v) evinde geçirdim. Gecenin sonuna doğru kalktı, dışarı çıktı ve gökyüzüne baktı. Daha sonra şu ayetleri okudu: «Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır.»

Daha sonra bu ayetleri okumayı bitirdi. Daha sonra eve dönüp misvak ile dişlerini temizledi. Daha sonra abdest alıp namaz kıldı. Ve sonra yatağına geri döndü. Sonra tekrar kalktı, tekrar evden çıktı, tekrar semaya baktı, tekrar bu ayetleri okudu, sonra geri döndü, dişlerini temizledi, abdest aldı ve ardından namaz kıldı.»

Hadis rivayeten el-Buhari, 4569.

Kendisine dünyada ve ahirette iyilik getirecek faydalı düşüncelerle meşgul olmayan insanın kalbi, elbette alçak ve kötü şeylerle ilgili bazı düşüncelerle meşgul olacaktır. Bu nedenle İslam alimleri insanın nefsini bir değirmene benzetmektedirler. Değirmen taşları içine atılan her şeyi öğütür. Bu değirmenin taşlarına buğday veya arpayı atarsanız o zaman faydalı, iyi un çıkar.Ve eğer oraya çöp, taş, cam atarsanız un yerine ne alırsınız? Ruhun da aynı bu şekilde! Sürekli dönüyor, aklına gelen düşünceleri öğütüyor. Ve sonra bu düşüncelerden özlemler doğar ve özlemlerden niyetler ve kararlılık doğar.

Ve insan, dünya ve ahiret hayatına faydalı şeyleri düşünürse, o zaman harika bir hayat yaşar, çünkü niyeti ve arzusu harika olur. Ama eğer düşünceleri aşağılık, bayağı işler etrafında dönerse, nefsinde bazı günahlar işlemeye niyetlenirse veya nefsinde sürekli olarak sadece değersiz düşünceler dönerse, o zaman böyle bir insanın hali ne olur?!

Bu nedenle insanın ne okuduğu, dinlediği, neye baktığı çok önemlidir. Çocuklarımızın izlediği çizgi filmlerin, okudukları kitapların zararsız ve önemsiz olduğunu düşünmeyin. Sonuçta bu onların düşünceleri haline gelir ve daha sonra arzuları bundan oluşur.

Bu anlatacağımız hikayeyi düşünün! Bu olay, salih seleflerden ve hadis aktarıcılarından olan imam ve İslam alimi Abdullah ibn Varak (Allah ona rahmet etsin) döneminde meydana geldi. Bir arkadaşının oturup bir şeyler düşündüğünü görmüş ve ona demiş ki: «Nereye kadar ulaştın?».

Neden böyle bir soru sormuştu? Çünkü düşünceler bir zincirin halkaları gibidir. Bir düşünce diğerine, diğeri üçüncüye, üçüncüsü dördüncüye vb. dönüşür. Sanki insan bir yolda yürüyor ve düşüncelerinde bir yere ulaşıyormuş gibi. Arkadaşı da şöyle cevap vermiş: «Cehennemin tepesinden geçen sırat köprüsüne ulaştım.»

İki insan arasında ne kadar büyük bir fark olabilir bir bakar mısınız! Kiminin düşünceleri ahiret hayatına faydalı şeylerle meşgul. Yaradanının huzuruna nasıl çıkacağını düşünüyor. Düşünceler onu sirata götürmüş ve onu korku ve dehşete sürüklemiş. Her gün yaptıklarının hesabını nasıl vereceğini düşünür. Çünkü Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ

«Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!»

Kur’an-ı Kerim, Haşr, 59:18.

Böyle bir insanla, düşüncesiyle günah çamurunda yüzen, ya da düşüncesinde dünyeviliğe, bazı aşağılık, önemsiz şeylere takılıp kalan bir insan arasında ne kadar büyük bir fark var. Bu çamur onu giderek daha fazla içine çeker ve insan onun içinde boğulur. Bu nedenle düşüncelerimizin zamanında tedavi edilmesine ve düşüncemizin yönünün düzeltilmesine büyük ihtiyacımız var.

Kendimizle, ruhumuzla savaşmalıyız! Ne için? Dışarıdan ruhumuza gelen bilgilerin faydalı ve doğru olmaları için. Böylece düşüncelerimiz düz olsun ve bizi her iki hayatta da iyiye yönlendirsin. Düşünce evini şeytana veren, oraya yerleşen, sonra fitnelerini oraya getiren, ona kötülüğü empoze etmeye başlayan, onu kötülüğe teşvik eden kişi de büyük bir zarara uğrar. Böyle bir kişinin düşüncelerini nasıl karakterize edebiliriz?

Bunlar şeytani düşüncelerdir. Korkunç ve iğrenç bir durum. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk’ın sizi ve beni yani kullarını düşünmeye çağırması tesadüf değildir. Bizi bu büyük ibadete, düşünmeye çağırıyor. Bu ibadet tüm başlangıçların başlangıcı olması nedeniyle çok kıymetlidir.

Demek ki düşüncelerimizi düzeltmemiz gerekiyor! Bunları nasıl düzeltebiliriz? İlk şey, Peygamber Efendimiz (ﷺ)’in sabah ve akşam yaptığı ve Müslümanlara yapmalarını tavsiye ettiği şeydir: Yüce Allah’tan size yardım etmesini isteyin ve O’ndan durumunuzu düzeltmesini isteyin, çünkü O’nun yardımı olmadan elinizden hiç bir şey gelmez. İhtiyacımız olan ikinci şey, nefsimizi, çeşitli kötü, bayağı düşüncelerin ve çeşitli kötü, aşağılık fikirlerin kalbe girdiği yollardan, geçitlerden, kapılardan uzaklaştırmak için nefsimizle sürekli mücadele etmektir. Ve tam tersi, kişiye faydalı olanın kalbe gireceği ve ona her iki dünyada da hayır vereceği geniş kapı ve geçitlere sahip olmaya çabalamalıdır.

Gözünü, kulağını şeytana verip, harama bakıp haramı dinlemeye başlayan bir insanın kalbinde nasıl temizlik olabilir? Tabii ki olamaz! Neden? Çünkü şeytanın kışkırtmalarına ve fısıldamalarına, bu kötülüğe kalbinin kapılarını bizzat kendisi açmıştır. Yüce Allah bizi bundan korusun! Bu kapıları kapatmak, bu tür fitne ve düşüncelerin içeri girmesini önlemek için mücadele eden kişi de, Cenab-ı Hakk’ın desteğini alır ve her türlü hayıra hidayet eder. Bir insanın aklını kendisine faydalı olan şeylerle meşgul etmesi, düşüncesinin sağlıklı olması, öğüt alması ve aydınlanması ne güzeldir.

Bir insanın zihniyle neler yapabileceğine ve yapması gerektiğine dair sadece bir örnek verelim. Bir düşünün! Önünde iştah açıcı ve sevdiği bir yemek bulunan ve elini uzattığı çok aç bir insana, «Yeme! Yiyecekler zehirli, yoksa hemen ölürsün» denirse, bu adam güçlü yemek yeme isteğine rağmen elini çeker.

Ey büyük Allahım! Nasıl oluyor da bize zarar vereceğinden korkarak abur cubur yemeyi reddediyoruz da günahlarımızdan vazgeçemiyoruz? Evet, günahlar bizi cezbeder ama biz bunların iyi bir şeye yol açmayacaklarını, zehir olduklarını, daha sonra Yüce Allah’la buluştuğunda bunun utanca dönüşeceğini kesin olarak biliyoruz.

Bu örnek bir müminin nasıl ve ne düşünmesi gerektiğine dair pek çok örnekten biridir. Bu düşüncelerin büyük faydası vardır ve bir şeyi yapıp yapmamanızı etkilerler. Neyi seveceksin, neyden nefret edeceksin. Ne vereceksin, neyden mahrum kalacaksın… Yani düşüncelerin seni her konuda etkileyecektir.